Metal işçisi kaderini kendi ellerine almalıdır!*

Diyelim ki, sosyal yardım kalemleriyle beraber yüzde 29,57 zam aldık. Bir zafer havasında, “Ne talep ettiysek aldık” diye sevinir miyiz? Orası meçhul. Ama sendikacılarımız “Söke söke aldık, büyük zafer kazandık” der, orası kesin!

Düz hesap; zam yüzde 30 olsun… Ortalama maaş ne kadar olacak? Halihazırda, 10 yıllık işçinin eline geçen maaş AGİ’siz 5 bin liranın altında. Bekar bir işçi vergi dilimi nedeniyle 11’inci ay 4.300 lira aldı. Maaşa yansıyan kısım yüzde 25 olsa 10 yıllık işçinin net maaşı 6 bin 250 dolayında kalacak. İkinci 6 ay (TÜİK’in insafına kalmış) enflasyon farkı dersek, kabaca 7.000-7.200 ile 2022 yılı bitmiş olacak…

2023’te, ‘ketenpere’ ekonomimiz ne halde olur acaba? Enflasyon -TÜİK’in açıkladığı değil, gerçek enflasyon- kaç olur? Gariban Türk liramız Dolar ve Euro karşısında ne hallere düşer? Biz bir ekmeği, bir litre sütü, bir paket cıgarayı kaç liraya alırız?

Bırakalım 2023’ü, 2022’nin ikinci yarısında şapa oturacağımız kesindir. Daha 2022’nin ilk gününde sadece elektriğe yüzde 52 ile 130 arası zam yaptılar.

Görünen köy kılavuz istemez! Kendi kaynaklarını kurutmuş, büyük ölçüde dışa bağımlı olan bir ekonomimiz, bu haliyle de üretilen tüm zenginliği yalayıp yutarak ‘iç’ eden bir Saray Rejimimiz var. Satmadıkları, peşkeş çekmedikleri dağlarımız, ormanlarımız, sahillerimiz kalmıştı; onları da yakında bitirecekler. Geriye Merkez Bankası’na para basma mesaisi kalır (zaten ful çalışıyor!), para iyice pul olur, enflasyon önü alınamaz hale gelir, faturası da hep yapıldığı gibi yine bize yüklenir.

Durumun kabaca özetidir; 80 milyon nüfus, 80 bin kişi etmez bir avuç asalağın kölesi haline getirilmek isteniyor. Ne yüzde 30, ne 40-50 insana yaraşır bir yaşam sürdürmeye yetmez.

Onlara bal-kaymak, bize kırıntı!

Ülke ekonomisinin can damarı olan bir sektörde çalışıyoruz. Çalışma şartlarımız ağır. Otomatiğe bağlanmış robotlar gibi üretim bandının hızına yetişmek için efor sarf ediyoruz. Ter kıçımızdan akıyor. Vücudumuz yamuluyor. Bel, bacak, kol, boyun… Fıtık olamayan, arızası olmayan işçi yok… Böylesine gençliğimizi, ömrümüzü öğüten boktan bir çark bu.

Kapitalist sömürü çarkıdır bu. Her şey paranın-sermayenin etrafında dönüyor. Devletler onlarındır. Partiler, politikacılar, parlamento, mahkemeler, polis, medya, din-inanç kurumları, eğitim sistemi ve satılmış sendikacılar hepsi bu çarkın sürgit devamı için vardırlar.

Ne krizleri bitiyor ne yalan ve dalavereleri. Pandemide, işçi sağlığı güvenliği demeden köleler gibi çalıştırılıyoruz. Kaymağını patronlar çekip alıyor, bize kırıntıları kalıyor.

İşçiler kaderini kendi ellerine almalıdır

Yıllık kârları yüzde 200’lere varan MESS patronları, her sözleşme döneminde olduğu gibi yine ekonomik krizden, çip krizinden dem vurarak, biz işçileri, ülke ekonomisini zora sokmayacak, rekabet güçlerine helal getirmeyecek aklı selim tutum almaya davet ediyor! Önümüzdeki dönem yüzde 500 kâr etseler yine aynı şeyleri söyleyecekler!

Mutfaktaki enflasyon yüzde yüzlere varmışken yüzde 29-30 teklif nedir? Hadi diyelim Eylül’de bu kadar dalgalanma yoktu, neden teklifi revize etmeyi dayatmıyoruz? “MESS’e de haksızlık etmemek lazım, ilk kez enflasyonun üstünde teklifle masaya oturdular” diyor sendikamızın tepesinde oturanlar. Yüzde 12 hangi enflasyonun üstüdür? Eylemler başladı, grev kararı alındı, hemen ertesinde MESS yüzde 17 lütfetti! Asgari ücret yüzde 50 civarı arttı, onlar 17 öneriyor. Bu işçiyle dalga geçmek değil de nedir?

Seyreden kaybetmeye mahkumdur!

Yıllardır aynı tezgâh! Tüm metal işçileri bunu biliyor. “Gerekeni yaparız” tehditleri, eylemler, atraksiyonlar birer klasik tekrar. Her işçi nasıl sonuçlanacağını da biliyor…

Metal işçisi bu tezgâhı seyretmemelidir. 2015 ‘Metal Fırtına’ günlerinde nasıl görkemli bir güce sahip olduğumuzu kendimize de, dosta-düşmana da gösterdik. Güç bizdedir, üreten ellerimizdedir.

Sendikalarımıza baskı yapmalıyız. İnsanca yaşanabilir bir ücret ve çalışma koşulları için yeni bir toplu sözleşme teklifi şekillendirilmeli, gözü doymaz patronlara dayatılmalıdır. Grev ve direniş seferberliği başlatılmalıdır. İşyerlerinde grev komiteleri kurulmalı, grev eğitimleri yapılmalıdır.

Sendikalar gücünü öncelikle metal işçilerinden, beraberinde de toplumun ve işçi sınıfının geri kalanından alarak grevi örgütlemelidirler. Geçiştirmek üzere kurgulanan hiçbir grev ne metal işçileri için, ne de işçi sınıfının geri kalanı için kazandırıcı olmayacaktır.

Metal işçisi kazanırsa işçi sınıfı kazanır. Tüm emek güçlerini metal işçileriyle omuz omuza mücadeleye çağırıyoruz.

Esir değil işçiyiz, yarının sahibiyiz!

(* Bugün Kocaeli’nde gerçekleştirilen onbinlerce metal işçisinin katıldığı mitingde dağıtılan İşçi Gazetesi bildirisidir…)

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz