İstanbul’da bulunan DİSK genel merkezinin Ankara’ya taşınması kararı, konfederasyon üyesi sendikalar tarafından tepkiyle karşılandı. 22 üyeli DİSK’in 11 sendikası, yaptıkları ortak açıklamayla ‘İşçi sınıfının başkenti İstanbul’dur’ dediler.
Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu’nun (DİSK) genel merkezini Ankara’ya taşıma kararı, konfederasyona bağlı sendikalar arasında ciddi tartışmalara yol açtı. Karara karşı çıkan 11 sendika ortak bir bildiri yayınlayarak, söz konusu olanın bir adres değişimi değil yeni bir ‘yön’ tercihi; bir binanın taşınması değil bir çizgi değişimi olduğunu vurguladı.
Ortak bildiri metninin tamamı şöyle:
SADECE TAŞINMA DEĞİL, BU BİR YÖN DEĞİŞİMİ
DİSK’in Ankara’ya taşınma kararı tüzüksel, tarihsel ve sınıfsal bir çelişkidir!
DİSK’in kuruluşu, Türkiye işçi sınıfı tarihinin en önemli dönüm noktalarından biridir. 13 Şubat 1967’de sermayeye, devlet yanlısı güdümlü sendikacılığa ve bürokratik yozlaşmaya karşı tabandan gelen bir irade ile İstanbul’da kurulmuştur DİSK.
Bu karar, “DİSK’in Kuruluş Bildirisi’nde de ifade edildiği gibi, Türk-İş’in sınıf uzlaşmacı çizgisine karşı işçi sınıfının kendi bağımsız örgütünü yaratma iradesidir.
DİSK NEDEN İSTANBUL’DA KURULDU
İstanbul tercihi, bu tarihsel kopuşun önemli bir simgesidir. Çünkü DİSK, mücadeleci bir örgütlenme modeli olduğu kadar, aynı zamanda emek coğrafyasının da tavizsiz sınıfsal mücadelesinin bir ifadesi ve onun vücut bulmuş halidir. İstanbul ise, sanayinin, emeğin, grevlerin, direnişlerin ve üretim ilişkilerinde işçi sınıfını yok sayan egemen ideolojiye karşı koyuşun merkezidir.
DİSK’in onursal Genel Başkanı Kemal Türkler’in ve kuruluş sürecini birlikte örgütledikleri yol arkadaşlarının öncülüğünde yükselen bu hareket, işçi sınıfının devletten, siyasi partilerden ve sermayeden bağımsız örgütlenme iradesinin somut karşılığı olmuştur.
Kurulduğu günden bu yana DİSK’in kalbi İstanbul’da atmıştır. Bu kent, mücadelenin de belleğidir!
- Kuruluşu öncesi taban inisiyatifinden gelen bir mücadele azmi ve kararlılıkla DİSK’i İstanbul’da ören 1961 Saraçhane, 1963 Kavel, 1966 Paşabahçe, 1968 Derby tarihsel direnişleri ve işgallerinden 1976 DGM direnişleri ve 1964’ten başlayarak 1977, 1978 ve 1980’lerden günümüze uzanan MESS grevlerinin, işçi sınıfının burada sayamadığımız onlarca direniş ve mücadele destanının ana yurdu Marmara/İstanbul’dur.
- 1970’teki 15-16 Haziran Direnişi, yüzbinlerce işçinin ayağa kalktığı, DİSK’in kapatılma girişimini boşa çıkardığı tarihsel bir eşiktir.
- 1976’dan itibaren Taksim Meydanı, DİSK’in öncülüğünde kutlanan 1 Mayıs’ların meydanı olmuştur. 1977’de kontrgerilla saldırısıyla onlarca işçi orada katledilmiştir. Taksim, işçi sınıfının birlik, mücadele ve dayanışma hafızasıdır.
- Ve DİSK’in kurucu iradesinin sembolü olan Kemal Türkler, Merter’de, evinin önünde pusuya yatan faşist organizasyonla katledilmiştir!
Tüm bu tarihsel bağlam, İstanbul’un DİSK için yalnızca bir merkez üs olmadığını, aynı zamanda toplumsal bir hafıza mekânı olduğunu da apaçık gösterir.
Bu nedenle DİSK’in genel merkezinin İstanbul’dan taşınmak istenmesi, çok açık ki tarihsel köklerinden koparıldığı anlamına da gelir.
MESELE SADECE BİR “TAŞINMA KARARI” DEĞİL, BİR YÖN DEĞİŞİMİDİR!
DİSK’in 2020 yılında yapılan 16. Genel Kurulu’nda “çoğunluk oylarıyla” alınan ve tüzüğün geçici madde 1’de düzenlenen karar doğrultusunda genel merkezin Ankara’ya taşınma yetkisinin yönetim kuruluna bırakılması, basit bir kent değişikliğinden ibaret değildir.
Bu karar, DİSK’in tarihsel mirasıyla, tüzüksel meşruiyetiyle ve sınıf gerçekliğiyle doğrudan çelişmektedir. Söz konusu olan bir adres değişimi değil yeni bir “yön” tercihi; bir binanın taşınması değil bir çizgi değişimidir…
TÜZÜKSEL MEŞRUİYET SORUNU: HUKUKİ DAYANAK ZAYIFTIR!
DİSK Anatüzüğü’ne göre, tüzük değişikliği için delege tam sayısının üçte ikisi oranında nitel çoğunluk gereklidir. Ancak 2020 yılı Şubat ayında yapılan 16. Genel Kurul’da getirilen taşınma önerisi(*), tüzükte belirtilen bu çoğunluk sağlanmadan (sayımı yapılmadan ve kayda geçmeden), “çoğunluk kararıyla tüzüğe geçici madde olarak eklenmiştir. Dahası, yeni delegelerle 2024 yılı Şubat ayında toplanan 17. Olağan Genel Kurul’da bu konu gündeme dahi alınmamış, üzerinde görüşmeler yapılmamıştır. Yani, son Genel Kurul’da bu “geçici kararı” onaylayan, pekiştiren herhangi bir yeni karar bulunmamaktadır.
2020 Şubatından bugüne altı yıla yakın bir zaman geçmiş, DİSK yönetiminin yarıya yakını, kongre delegasyonu, sendika başkanları ve sendika yönetimleri değişmiş, üstelik 2024’teki kongrede seçilen yeni yönetim döneminde toplanan Başkanlar Kurulu ya da Genişletilmiş Başkanlar Kurulu’nda konuşulup tartışılmamıştır. Buna rağmen mevcut Yönetim Kurulu bütün bunları yok sayarak ve “şerhli” olarak Ankara’ya taşınma kararı almıştır.
DİSK Tüzüğü’nün “Konfederasyonun Amaç ve ilkeleri”, “Konfederasyonun Görev ve Yetkileri” ve “Genel Kurulun Görev ve Yetkileri” başlıklı ilgili maddelerini yok sayan Y.K.’nun bu tutumu sadece hukuka ve usule değil, sendikal demokrasinin ruhuna da aykırıdır.
DİSK’in kendi iç işleyişinde dahi meşruiyet sorunları barındıran bir kararın, tarihsel ağırlığı bu denli büyük bir adımı gerekçelendirmesi mümkün değildir.
DİSK NEREYE TAŞINIYOR?
BÜROKRASİYE YAKLAŞMAK, SINIFTAN UZAKLAŞMAKTIR!
Bugün DİSK üyesi 22 sendikanın büyük çoğunluğu hâlen İstanbul merkezlidir (Ankara merkezli olan birkaç sendikamızın ise kendi öznel tarihsel nedenleri vardır). Ve Türkiye işçi sınıfının üretim ve yaşam merkezleri Marmara bölgesinde yoğunlaşmıştır.
Dolayısıyla genel merkezin Ankara’ya taşınması, DİSK’in sınıfın ana gövdesinden, fiili mücadele alanlarından uzaklaşması anlamına gelir. Bu durum aynı zamanda, DİSK’in kuruluş bildirgesinde yer alan amaçlardan uzaklaştırılarak işlevsizleştirileceği bir “operasyon” görünümü taşımaktadır.
Ankara, Türk-İş ve Hak-İş gibi devletin gözetiminde ve sermayenin icazetiyle var olan sendikal yapılar için elverişli bir merkez olabilir. Ama DİSK, Meclis’e, bürokrasiye, bakanlıklara, devlete, yani aslında “Saray”a (sisteme) yakın değil, işçiye yakın olmak zorundadır! Çünkü DİSK, emekçilerin örgütü olarak, devletle “daha yakın” ilişkiler kurmayı değil, işçi sınıfının tabanını daha da güçlendirmeyi hedeflemelidir.
DİSK’in ne Meclis koridorlarında ne bakanlık bürolarında bir “karargâh”a ihtiyacı vardır. DİSK’in karargâhı, her zaman olduğu gibi işçinin alın teridir, tezgâh ve torna başlarıdır, atölyedir, şantiyedir, okuldur, ofistir, fabrika kapısıdır, emekçilerin ter akıttığı işkollarıdır, sokaklardır…
DİSK TARİHSEL MÜCADELE BELLEĞİ OLARAK KURULUŞ İLKELERİNE VE SINIF MÜCADELESİNE SADIK KALMALIDIR!
Bugün mesele, yalnızca bir binanın taşınması değildir. Bu karar, DİSK’in nerede duracağına, kiminle duracağına ve kimden uzaklaşacağına ilişkin bir tercihtir.
DİSK, tarih boyunca devletin baskısı, sermayenin kuşatması ve sarı sendikacılığın sınıfa ihaneti karşısında dimdik durarak bugüne gelmiştir.
Kuruluşundaki irade, onu Ankara bürokrasisine değil, İstanbul’daki işçi sınıfına bağlamıştır. Bu nedenle, DİSK’in merkezinin taşınması yönündeki karar hem tüzüksel olarak geçersizdir, hem tarihsel bağımsızlık çizgisinden kopacağı için bir handikaptır, hem de politik olarak büyük bir yanlıştır.
DİSK, kendi tarihine/toplumuna, üyelerine ve sınıfına karşı sorumludur.
DİSK, ne bürokrasinin ne de iktidarın başkentinde değil, işçi sınıfının başkentinde kalmalıdır.
İstanbul, DİSK’in doğduğu, büyüdüğü, direndiği, acılar çektiği, ama asla teslim olmadığı şehirdir! İstanbul, işçi sınıfının emperyalizme ve faşizme karşı hak ve özgürlükler mücadelesinde -günümüzde dahi esin kaynağı olan- tarihsel direnişler sergilediği bir mücadele alanıdır!
DİSK’in yeri, yine ve daima, işçi sınıfının kalbidir…
Aşağıda imzası olan DİSK üyesi sendikalar olarak, DİSK Yönetim Kurulu’nu bu tarihsel hatayı görmeye, DİSK Genel Merkezi’nin Ankara’ya taşınması kararından vazgeçmeye çağırıyoruz.
…
(*) Karar önerisinin sahibi olan Genel-İş Sendikası’nın 16. Genel Kurul’da yaptığı açıklamada, aslında DİSK Genel Merkezi’nin taşınmayacağı, bunun sadece 1980 öncesi, o dönem hem Genel-İş’in ve hem de DİSK’in Başkanı olan Abdullah Baştürk ve arkadaşlarının aldıkları taşıma kararına bir “saygı” gösterme olarak lanse edilmişti.”
Bildiriye imza atan sendikalar:
Birleşik Metal İşçileri Sendikası (Birleşik Metal-İş), Türkiye Basın Yayın Matbaa Çalışanları Sendikası (Basın-İş), Birleşik Tarım Orman İşçileri Sendikası (BTO-Sen), Devrimci Yapı, İnşaat ve Yol İşçileri Sendikası (Dev Yapı-İş), Elektrik Gaz Su ve Baraj Çalışanları Sendikası (Enerji-Sen), Güvenlik-Sen, Gemi Yapımı ve Deniz Taşımacılığı, Ardiyecilik ve Antrepoculuk İşçileri Sendikası (Limter-İş), Türkiye Devrimci Kara, Hava, Demiryolu İşçileri Sendikası (Nakliyat-İş), Sinema Emekçileri Sendikası (Sine-Sen), Türkiye Sosyal Sigortalar, Eğitim, Büro, Ticaret, Kooperatif ve Güzel Sanatlar İşçileri Sendikası (Sosyal-İş), Tüm Kağıt ve Selüloz Sanayii İşçileri Sendikası (Tümka-İş).