İşçi Gazetesi: Merhabalar, öncelikle bize süreci anlatabilir misiniz? İzmir Büyükşehir Belediyesi TİS yapılamamış oldu ve siz yaklaşık 2 aydır eylemli bir şekilde direniş halindesiniz.
Cevdet Keleş : Toplu sözleşme sürecimiz 12 haziranda başladı. Toplu sözleşme görüşmelerinde Sayın Cemil Tugay’ın bize yasal sınırdan teklif getirmesiyle tıkanmış oldu.
Biz o tekliften sonra, bunun iş barışını bozan bir teklif, kabul edilemez bir teklif olduğunu belirterek toplu sözleşme masasını terk ettik. Ve ondan sonra eylemlerimize, etkinliklerimize başladık. 12 Haziran’da belediye meclisinin toplantısı vardı. Belediye meclisi toplantısında meclis üyeleriyle görüşmek istedik. Durumu anlatmak istedik çünkü, belediye meclisini izmir halkı seçiyor, orası halka açık bir yer. Ancak bizi görüştürmemek için polisi, çevik kuvveti çağırdılar. Biz görüşmek istedik, onlar engel oldular. Bir arbede çıktı, orada kontrplaktan olan kapılar kırıldı, bazı camlar kırıldı. Cemil Tugay o gün bizimle görüşmedi. Biz o süreçten sonra eylemlerimizi, sürekli olarak her gün haftalık programlar yaparak devam ettirdik. Güçlü, sarsıcı yürüyüşler, iş bırakmalar, basın açıklamaları gerçekleştirdik. Bunun sonunda Cemil Tugay ilk teklifi olan yasal sınırdan vazgeçti. Yasal sınırın üstünde sözleşme yapmak için meclisten yetki alacağım dedi. Aslında mayıs ayında aldığı yetkiyle bizle sözleşme yapabilirdi. Ancak bu teklife meclis üyelerini ortak etmek için belediye meclisine böyle bir önerge verdiler. Önergeyi tüm siyasi partiler oy birliğiyle kabul ettiler. Orada Cemil Tugay’ı eleştirdiler. “Biz size daha önce bu yetkiyi verdik. Neden tekrar soruyorsunuz?” diye eleştirdiler. Sayın Cemil Tugay daha evvel 16 Ocak’ta imzaladığımız, toplam mali haklar 12 aya bölümü 16750 tl aylık sds ödemeyi bize teklif etti. Ve bu ücret 2 yıl hiç zam olmadan geçerli olacak idi. Biz bunu kabul etmedik. Çünkü maaşlarımızın, 2 yıl içinde enflasyon karşısında eriyeceğini, bu ülkenin gerçeklerini de konuşmayı istedik. Bu ülkede enflasyon olduğunu, hayat pahalılığı olduğunu, bir ürünü ikinci kere almaya gittiğimizde aynı fiyatla alamadığımızı belirttik. CHP’nin enflasyonla mücadelesine zarar veriyorsunuz dedik. Çünkü CHP, TÜİK’i cumhuriyet savcısına şikayet etti, halkı yoksullaştırıyor diye. Evet, bunu biz de yıllardan beri söylüyoruz. TÜİK yıllardan beri açıkladığı sahte rakamlarla halkı yoksullaştırıyor. Ama bir taraftan da siz 2 yıl gibi uzun, çok uzun bir sürede sabit bir ücretle toplu sözleşme imzalamaya zorluyorsunuz. Bunu kabul etmeyeceğimizi ifade ettik.
Sonrasında soruşturmalar açıldı, baskı kurulmaya çalışıldı, daire başkanları aracılığıyla eylemlere katılan arkadaşların isimleri alındı. Korkutulmaya, yıldırılmaya çalışıldı. Buna rağmen her etkinlik bir öncekinden daha kitlesel oldu.
İG: Bu isim isteme durumuna nasıl karşılık verildi, tepkiler nasıl oldu?
CEVDET KELEŞ: Biz arkadaşlarımızla şöyle konuştuk. Sendikal eyleme katılmanın suç olmadığını, basın açıklamalarının, iş bırakma eylemlerine katılmanın suç olmadığını söyledik. Sosyal medyadan çıkarttığımız görsellerle yaydık. Whatsapp gruplarında paylaştık ve sanırım bu konuda da başarılı olduk. Her gün kitleselleğimiz arttı. Cemil Tugay iyice hırçınlaştı, kamunun gücünü kullanarak üzerimizde baskı oluşturmaya çalıştı. Bizi hollere, iş yerlerimize almamak için 25 Temmuz’daki basın açıklamasında güvenlik görevlilerine talimat vermiş. Özel güvenlik görevlisi arkadaşlarımız, bizim çalışma arkadaşlarımız.”Beraber çalışıyoruz, karşı karşıyaya gelmeyelim, bu bizim sendikal faaliyetimiz.” dedik. Fakat şifahen emir aldıklarını belirtip, bizi engellemek istediler. Biz de buna izin vermeyeceğimizi söyleyip içeri girdik.
İG:Aslında zaten siz her gün içeri giriyorsunuz di mi? Eylemler içerde hollerde de gerçekleşiyor.
CK: Giriyorduk tabi ki, o gün ses cihazını almak istemediler. Biz ses cihazının eylemin bir parçası olduğunu ifade ettik. Ve sendikal faaliyeti engelleyerek de suç işliyorsunuz diye uyardık arkadaşları hatta ben genel sekreteri aradım bu uygulamdan vazgeçin diye. Vazgeçmediler, biz de içeri girdik. Bir arbede yaşandı, bu arbedede bizim arkadaşlarımız kesinlikle güvenlik güçlerine bir müdahalede bulunmadılar. Aksine güvenlik görevlileri bizim arkadaşlara fiziki müdahalede bulundular. Biz içeri girdik ses cihazımızla birlikte, sonrasında eylemimizi gerçekleştirdik. Akabinde bize soruşturmalar açıldı. 12 haziranda meclis toplantısına katılmak istememizden açıldı, orada cam ve pencere kırılmasından kaynaklı açıldı. Bize polis tarafından barikatlar kurulmuştu. O gün bizim derdimizin gasp edilen haklarımızın geri iade edilmesi için meclis üyeleriyle görüşmek olduğunu verdiğimiz ifadelerde belirttik.
İG:Son süreçte işten uzaklaştırılan 7 arkadaşımız var onların son durumu nedir? Kimler uzaklaştırıldı?
CK: Toplu sözleşme tekliflerini kabul etmememiz için Sayın Cemil Tugay 31 Temmuz’a kadar bize müsaade ettiğini, 31 Temmuz’dan sonra eğer bunu kabul etmezsek, bunu yasal sınıra çekeceğini yazılı bir metinle imza karşılığında tüm memurlara tebliğ etti aslında tehdit etti. Ancak biz aynı gün ayın 31’nde iki binin üzerinde emekçinin iş bıraktığı bir eylem gerçekleştirdik. Yani bu eylemle belediye emekçileri bu tehditlere boyun eğmeyeceğini gösterdi. Bunun üzerine 25 temmuzdaki özel güvenlik görevlileriyle yaşanan çekişmeden dolayı 7 arkadaşımız soruşturma açılmadan hukuksuzca sadece Cemil Tugay’ın imzasıyla görevden uzaklaştırıldı. Yani 657 sayılı yasada görevden uzaklaştırmanın halleri açıklanmıştır. Yüz kızartıcı bir suç işlemişsinizdir, rüşvet almışsınızdır delilleri karartmaya yetkili bir mevkidesinizdir, doktorsunuzdur organ ticaretine bulaşmışsınızdır, öğretmensinizdir tacizle suçlanıyorsunuzdur, böylesi durumlarda soruşturmanın selameti için memurlar görevden uzaklaştırılır. Soruşturma bittikten sonra iddia makamı haklıysa bu yargıya intikal eder yoksa söz konusu memurlar görevine iade edilir. Ama bizim durumumuzda arkadaşlarımız, sadece sendikal faaliyet yürüttükleri için görevden uzaklaştırıldı. Burada amaç tehdit etmek. Toplu sözleşmeyi imzalamazsanız ben size hiç adım attırmayacağım, hiçbir demokratik hakkınızı, sendikal hakkınızı kullandırtmayacağım. Buradaki amaç gözdağı vermek. Cemil Tugay 7 arkadaşımızı açığa alarak, korkutacağını, sindireceğini düşünüyor. Ama ertesi gün yapılan kitlesel basın açıklamasıyla, belediye emekçileri gösterdi ki bizi sindiremeyecekler. Baskıya boyun eğmeyeceğiz. Bu 7 arkadaşımızı yalnız bırakmayacağız. Onlar bizim mücadele arkadaşımız, sendikamızın onuru, gururu olarak görüyoruz. Hukuki süreci de başlatacağız.
Artık eylemlerimizin yönünü daha farklılaştırmış da bulunuyoruz. Sadece toplu sözleşme için de mücadele etmiyoruz açılan soruşturmaların durdurulmasını talep ediyoruz ikincisi görevden hukuksuzca uzaklaştırılan arkadaşların acilen, hemen görevlerine iade edilmesini istiyoruz. Üçüncüsü de bize önerilen 16750 liranın her altı ayda bir memurlara gelen zam oranının yansıtılmasını talep ediyoruz. Bu durumda, teklifi belediye emekçilerinin onayına sunacağımızı, bir toplu sözleşme imzalayacağımızı ifade ediyoruz. Bu 3 şart olmazsa olmazımızdır. Bunlar olursa biz masaya oturur anlaşmayı imzalarız. Buradan Cemil Tugay’a da çağrıda bulunuyoruz. Gelin iş barışını tekrar sağlayalım. Bunu siz bozdunuz, düzeltme görevi size aittir.
Taleplerimiz karşılanmadığı takdirde bu mücadeleyi izmirin geneline yayacağız. İzmir emek ve demokrasi güçleriyle beraber, ilçe belediye emekçileriyle ve izmir halkıyla beraber mücadelemizi yükseltip haklarımızı alana kadar devam edeceğiz. Çarşamba eylemlerimize ilçe belediyelerden de destek olacağını düşünüyoruz. Bu yönde atılan adımlar var. DİSK ve KESK ile de görüşüyoruz. Kendimizi halka ve diğer emekçilere anlatacağımız bildiri çalışması organize edeceğiz.
İG: Son olarak şunu sormak istiyoruz. Aslında büyük bir baskı söz konusu. Son yapılan açıklamalarda yerel belediyelerin bütçelerinde bir daralma olacağı söylendi, belediyelerin vergi borçlarıyla ilgili bir gündem var. Bu bütçe daralması sizce işçi ve emekçileri nasıl etkileyecek? Sorumlu sendika olarak buna bir hazırlığınız var mı? Ne yapmayı planlıyorsunuz?
CK: Bunu AKP’nin bir saldırısı olarak görüyoruz. Neden saldırıyor çünkü birçok belediyeyi kaybetti. Şu anda kaybettiği beklediyeleri, muhalif partilerin kazandığı belediyeleri iş yapamaz hale getirip, yıpratmak için bu tür adımlar atıyor. İşçilerin, emekçilerin maaşlarının ödeyemez hale getirmek için yapıyor. Kendi partilerinin belediye başkanlığı döneminde beş kuruş sgk borcu ödenmemiş, şimdi yeni gelen partilere yıkmak istiyorlar. Yemeği biz yedik faturayı size ödetiyoruz demek istiyorlar. Biz bunu Türkiye’nin gelmiş olduğu son noktada, iktidarın artık ne yapacağını bilemez hale gelmesi olarak değerlendiriyoruz. İktidar, belediyelerde kaybetti, iktidarı da kaybedecek. AKP 22 yıldır halkı tabir yerinde ise inim inim inletti, yoksullaştırdı, açlığa mahkum etti. İnsanlar artık, çöplerden gıda toplamaya, pazar artıklarını toplayarak ihtiyaçlarını karşılamaya başladı. Asgari ücret 17002 tl, bugün bu kira parası değil. Büyükşehirlerde insani koşullarda oturulabilen kira yirmi binlerden başlıyor. Ülkeyi bu hale sokmuşken, bunun faturasını, kötü yönetimin faturasını emekçilere çıkarıyor. Belediyeyi zora sokarak, halka verilen hizmeti zora sokuyor.
Biz bu ülkede insan haklarının olduğu, demokratik tahammüllerin işlediği, yasama, yürütme, yargı organlarının işlediği, kimsenin siyasi gücünü kullanarak yargının üzerinde, devlet kurumlarının üzerinde baskı unsuru olmadığı demokratik sistemin hayata geçmesi için mücadele ediyoruz. Yani sadece amacımız ekonomik mücadele değil,bu ülkenin özgür, demokratik, laik bir ülke olarak yoluna devam etmesini de talep ediyoruz bunun içinde mücadele ediyoruz.
İşçi Gazetesi: Zaman ayırdığınız için teşekkür ediyoruz . Emeklerinizin, mücadelemizin toplumsal mücadeleye önemli katkısı olduğunu düşünüyoruz. ve bu mücadelenin kazanımla sonlanacağını umut ediyoruz.
.