Ekim Devrimi’nin 105. yılında insanlığın özgürlük mücadelesi sürüyor

Paranın egemen olduğu bir toplumda; emekçilerin yoksulluk içinde kıvrandığı, bir avuç zenginin de onların sırtından asalaklık ettiği bir toplumda gerçek özgürlük olamaz…” (V.İ. Lenin)

Çarlık Rusya’sı topraklarında 105 yıl önce, tarihte bir ilk, dünyayı sarsan tarihi bir olay gerçekleşti. 1917 Ekim Devrimiyle, üretenler; işçi-emekçiler, ezilen halklar, 1871’deki 70 günlük Paris Komünü deneyiminden sonra, sömürücü sınıfları alaşağı ederek kendi iktidarlarını kurdular.

Devrimin önderi Lenin, ilk işçi iktidarını şöyle anlattı: “Tarihin en büyük buluşu yapılmış, proleter tip bir devlet yaratılmıştır. Yeryüzünde hiçbir güç, Sovyet devletinin yaratılmış olduğu gerçeğini yok edemez. Bu tarihsel bir zaferdir…”

Yaratılan proleter tip devletin adı, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB) oldu.

Düne kadar esaret altında yaşayan işçi sınıfı ve ezilen halklar, kazandıkları bu zafer ile birlikte özgürleşerek, üretimden gelen güçlerini kendi gelecekleri için seferber ettiler. Defalarca küllerinden yeniden doğarcasına, tüm zorluklara, tüm saldırılara karşı büyük bir inanç ile savaştılar. Sovyet iktidarı dünyanın kaderini, sömürülen işçi-emekçilerin, ezilen halkların lehine etkileyen başlıca güç merkezi haline geldi.

SSCB, dışardan; kapitalist-emperyalizmin kuşatması, içerden; devrimi dünyaya yayamayıp içten içe yaşanan çürüme nedeniyle yenildi, çözülerek 1990’ların başında tarih sahnesinden çekildi.

Kapitalist devletler, burjuva sınıf, zafer çığlıkları atarak kutladı bu yenilgiyi. Ve ardından, zincirlerinden boşanmışçasına işçi-emekçilerin kazanılmış tüm haklarına saldırıya ve dünya pazarlarını yeniden paylaşma savaşına giriştiler.

Bugün, sadece Sovyet halkları değil, dünyanın tüm işçileri, yenilginin bedelini ödemektedir.

İşçilerin sosyal hakları büyük oranda yok edildi. Çalışma saatleri uzatıldı. Ücretler aşağı çekildi. Güvenceli çalışma hayal oldu. İşçi ölümleri arttı. Özelleştirme, taşeron çalışma ile örgütlülük derin yara aldı. Sömürü giderek derinleştirildi. Çalışmak giderek bir işkenceye dönüştürüldü.

SSCB’nin çözülmesi sonrasında dünya bir kez daha paylaşılmak üzere savaş girdabına çekildi. Afganistan, Irak, Libya, Suriye ve daha birçok coğrafyada savaşın vahşeti, yıkımı yaşandı, yaşanıyor.

Yeniden sömürgeleri paylaşmak, yeniden pazarları paylaşmak için tutuştukları kavga, dünyanın birçok bölgesinde sıcak savaşlara dönüşüyor.

ABD emperyalizminin Suriye’de milyonlarca insanın ölümünden sorumlu olduğu biliniyor. Dahası, fazladan ömür süren bu ucube yaratık, IŞİD gibi çetelerle, kitle katliamları organize etti, Ukrayna’da olduğu gibi birçok yerde devletleri de çeteleştirdi. Türkiye’de yaşanan da budur; Saraydan yönetilen bir çete devlet söz konusudur.

Bugün, Ekim Devrimi’nin 105. yılında, dünya işçileri daha çok sömürülüyor, daha yoksuldurlar, daha fazlası açtır.

Bugün, Ekim Devrimi’nin 105. yılında, dünya işçi sınıfı daha az örgütlüdür.

Bugün, Ekim Devrimi’nin 105.yılında, SSCB çözülmüş ve üzerinden 32 yıl geçmiş iken, dünyanın her yerinde işçi-emekçilerin, halkların, ileri çıkan, geri düşen ama sürekli bir arayışta olan isyan dalgası, yeniden Ekim Devrimi gibi bir devrim dalgasının umudunu yaşatıyor.

Bugün, Ekim Devrimi’nin 105. yılında, bu yaşlı ucube kapitalist sistem yıkılmaya çok daha yakındır. Yeter ki, tekmeyi vuracak işçi sınıfı, bu denli örgütlü, bu denli istekli, bu denli bilinçli olsun.

Bugün, Ekim Devrimi’nin 105. yılında, bırakın 12 saatlik işgününü, 4 saatlik bir çalışmayla, hatta daha azı ile dünyanın bütün insanlarının yarınına dair en ufak bir kaygı duymadan yaşaması mümkündür.

Ve bugün, Ekim Devrimi’nin 105. yılında, yeryüzü, işçi sınıfının devrimci eylemine daha fazla muhtaçtır, daha büyük bir şiddetle ihtiyaç duymaktadır.

Varlığı insana hakaret olan, fazladan ömür sürmekte olan kapitalist dünya sistemini tarihin çöplüğüne göndermek, daha acil bir görevdir, daha hızla yerine getirilebilecek bir iştir, yeter ki işçi sınıfı, örgütlü gücünü geliştirerek, o iradeyi ortaya koyabilsin.

Şimdi Paris Komüncülerinin 70 günlük direnişinden sonra, 70 yıl boyunca süren sosyalizm deneyimimizden çıkardığımız derslerle, insanca, onurumuzla yaşayabileceğimiz bir dünyayı kurma zamanıdır.

Şimdi, tarihimizden aldığımız güçle, inatla, dirençle ve sabırla mücadeleyi büyütme zamanıdır.

Kapitalizm çürümüştür, devrim insanlığın dirilişidir!

Dünyayı değiştirecek güç işçi sınıfıdır!

Ekim Devriminin / Sosyalizmin kazanımları…

SOSYALİZM; insanca ve onurlu bir yaşamdır

  • SSCB, dünyada 8 saatlik çalışma süresini yasalaştıran ilk ülke olmuştur. Devrimin ilk haftasında kabul edilen kararnameler ile; 8 saatlik iş günü ve 48 saatlik çalışma haftası yasalaştırılmıştır.

  • Devrimin 10. yıldönümünde; iş günü, ücret aynı kalmak şartıyla 7 saate indirilmiştir. Gece vardiyaları için ise mesai 6 saatle sınırlandırılmış, ağır ve tehlikeli işlerde çalışan işçiler için mesai günde 6 saate, bazı kategorilerde (örneğin cıva sanayi) 4 saate indirilmiştir.

  • SSCB Anayasası’nda işçilerin tatil ve dinlenme hakkı güvence altına alınmıştır.

  • Bir çalışma yılı (on bir ay) boyunca çalışan işçiler için net 28 gün ücretli yıllık izin hakkı tanınmış, mesleklerin zorluk ve tehlikesine göre bu süreye 7 veya 3 gün ek izin hakkı ilave edilmiştir.

  • Her Sovyet yurttaşının çalıştığı yer ile yaşadığı ev arasındaki ulaşım ücretsiz yapılmıştır.

  • Her Sovyet yurttaşına ücretsiz barınma hakkı tanınmış, ölene kadar bu haktan yararlanma güvencesi sağlanmıştır.

  • SSCB, emekçilerin tüm sağlık hizmetlerinden tamamen ücretsiz yararlanabilme hakkına sahip olduğu ilk ülkedir.

  • Her Sovyet yurttaşı kendi dinsel inancını ya da inançsızlığını ifade etmekte özgürdü.

  • Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği 15 Cumhuriyet ve 20 özerk bölgeden oluşuyordu. Her birisinin kendi parlamentosu vardı ve kendi dilini kullanıyordu.

SOSYALİZM; örgütlü toplumdur

  • Devrim; işçi-emekçileri, ezilen halkları esaretten kurtarmanın yanı sıra, hızla örgütlenmeye sevk etmiştir. Devrim öncesi sendikalar 10.000 üye ile yarı-gizli faaliyet yürütürken, devrimden 6 ay sonra Rusya sendikalarına üye işçi sayısı 3 milyonu aşmıştır.

  • Fabrikalarda İşçi Sovyetleri ve Fabrika Komiteleri kurulmuş, işçiler tarafından seçilen temsilciler Duma’da (Parlamento) yer almış, işçiler temsilcilerini geri çağırma (görevden alma) hakkına sahip olmuştur.

  • Sovyet iktidarı, işçi sağlığı ve iş güvenliği sorunlarını çözüme kavuşturmada işçilerin sendikaları aracılığıyla doğrudan katılımını sağlamıştır. 1933’de SSCB Çalışma Bakanlığı kaldırılarak, Bakanlığın işlevleri (sigorta dahil) işçi sendikalarına devredilmiştir. Böylece sosyal sigorta üzerinde işçilerin tam kontrolü sağlanmıştır.

  • 1975 yılında sendikalara bağlı 21 binden fazla kültür kulübü ve kültür sarayı, 33 bin 400 sinema salonu, yaklaşık 23 bin kütüphane, 305 bin okuma ve eğitim odası vardı. Sendikalar, konut ve kültür yapılarının inşaat planlarının kontrolünü, satış işletmelerinin çalışma şartlarını ve iyileştirme prosedürlerini, sosyal beslenme şartlarını ve belediye hizmetlerinin sistematik kontrolünü de üstlenmekteydi.

SOSYALİZM; özgür bilimsel eğitimdir

  • SSCB, dünyada okul öncesi eğitimi ve kreş eğitimini ücretsiz olarak sağlayan ilk ülkedir.

  • SSCB’de giriş sınavlarını geçen herkes, tamamen ücretsiz bir şekilde yüksekokul ve üniversiteye gidebilirdi. Dünyada öğrenimin ücretsiz olduğu ilk ülke Sovyetler Birliği’dir.

  • Şubat 1918 tarihinde resmen yürürlüğe giren bir yasa ile kilisenin devletten, öğrenim kurumlarının kiliseden mutlak ayrılığı karara bağlanmıştır.

  • Diplomasını alan her üniversite mezununa iş bulma garantisi verilmiştir.

  • Sovyetler Birliği sınırları içinde 130’a yakın dilin konuşulması önündeki engeller kaldırılmış, her cumhuriyet eğitim ve öğretimde kendi dilini kullanmıştır.

SOSYALİZM; kadının özgürleşmesidir

  • Ev içi işlerin toplumsal kurumlaşmalar yoluyla çözülmesi için, çalışma ve yaşam alanlarında, çocuk bakım merkezleri, kreşler, ortak mutfak, çamaşırhane vb. kurumlaşmalar yaygınlaştırılmış, kadınların kültürel ve mesleki alanlarda kendilerini geliştirebilmelerine ve toplumsal yaşama eşit katılımlarına zemin hazırlanmıştır.

  • Daha çok “erkek işi” olarak görülen, görece ücreti yüksek olan işlerde (madencilik, mühendislik, inşaat, kimya ve metal) açılan çırak okulları ve meslek kurslarına kadınların katılması için tedbirler alınmış, gerekli görüldüğü ölçülerde bu okullarda kadın kotası uygulanmıştır.

  • Devrimden sonra yayınlanan kararnamelerde, kadın işçilere doğum öncesi ve sonrası 8’er hafta olmak üzere toplam 4 ay ücretli izin hakkı tanımış, 3 saatlik arayla en az yarım saat olmak üzere emzirme izinleri de bu kararnamelerle yasallaşmıştır.

  • O dönemin dünyasında hayal olan kürtaj hakkı yasallaştırılmıştır.

  • Fabrikalarda hamile kadınlar için özgün istihdam politikaları geliştirilmiştir. Hamile işçiler, örneğin toksik maddeler gibi sağlığa zararlı olabilecek bölümlerden daha uygun bölümlere yerleştirilmiş, belli işlerde (örneğin kömür ocakları, metal döküm işleri) ve belli kimyasal maddelerle (örneğin kurşun, benzen, krom, nikel, zifir) çalışmaları yasaklanmıştır.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz