İŞÇİLER TOPRAK KÜRK’TE MARUZ KALDIKLARI BASKI VE HAK GASPLARINI ANLATTI

Çorlu Deri Organize Sanayinde bulunan fabrikalardan Toprak Kürk’te işten çıkarılan Nihal Bozkurt ve Arife Aktaş fabrikadaki baskıları ve işten atılma sürecini Birleşik İşçi Kurultayı Çorlu temsilciliğine anlattı.
Toprak Kürk’te çalışan işçiler arasında ayrımcılık yapılarak mobbing uygulandığını belirten Nihal Bozkurt, “Birileri haksızlığa sesini çıkardı mı, çalışma arkadaşına yardım etti mi hemen onu gözüne kestirip üstüne oynamaya başlıyorlar” dedi.
Parlamentodaki ‘muhalefet’ vekillerinin işçi haklarından bahsederek hak hukuk edebiyatı yaptıklarını ama işçiler yönelik saldırılarda yanlarında olmadıklarına da tepki gösteren Bozkurt’un aktardığı bilgiler şöyle:
‘SAĞLIĞIMDAN, YAŞAMIMDAN ÇALDILAR, BASKI VE HAKSIZLAR DA YANIMA KÂR KALDI!’
“Toprak Kürk’te çalışırken 22.04.2021 tarihinde saat: 17:25’te sevkiyatta kolumu incittim ve kolumun ağarması üzerine lavaboya gittim, koluma krem sürdürüp ağrısını yatıştırdıktan sonra aşağı indiğimde Ercan (usta yardımcısı) bana, “böyle gidersen işten kovacakmış seni İbrahim (Usta)” dedi. Bir sonraki gün sabah işe gittiğimde İbrahim’in (Usta) yanına çıkıp dün olanlar hakkında bilgilendirmek istedim. İstemez olaydım! “Kör cehalet işte!” Beni dinleyip, olanları anlayıp, üstüne sağlığımın yerinde olup olmadığını mı soracaktı? Öyle olmadı; herif hakarete, aşağılamaya, bağırmaya başladı. Gören de parasını, malını çaldık zannedecek! Ama işin aslı onlar bizden sağlığımızı, yaşamımızı çalıyorlar; içinde yaşadığımız mahallede ziftten daha kara dere akıyor, içinde çalıştığımız işyerinde tonla kimyasal var. Hem sağlığımızdan, yaşamımızdan çalıyorlar hem de fırça atıyorlar. Hayat onlara güzel, ezilenlerin cehenneminde cenneti yaşıyorlar…
Neyse, İbrahim usta beni dinlemedi, üstüne yağdırdı da yağdırdı. Bende işimin başına geri döndüm. Birkaç saat sonra sanırım saat: 09:00 civarlarında çalışma arkadaşımın tansiyonu düşerek fenalaşmaya başladı. Ben usta yardımcısı Ercan’a tuzlu ayran getirmesini söyledim, o gitmedi ve ben gitmek zorunda kaldım. Yemekhaneye giderken aklıma gelen ilk şey “yemekhaneye gidene kadar ayran hazır olmuş olsun bari” diye telefonumu çıkartıp yemekhanede sorumlu arkadaşı arayacakken İbrahim ustanın sesini duymaya başladım. Sese yöneldiğimde üzerime bağırarak ‘’Telefonla neden oynuyorsun” dedi. Ben olayı anlatmaya başlamak için fırsat arıyorum ama beyimiz fırsat verir mi! Dedim ya, bu adamda “kör cehalet” var, onun için o an neyse odur ve asla dinlemez, sorgulamaz, anlamaz ve anlamlandırmak istemez. Ben yine de aralara girip olayı anlatmaya çalışıyorum ama yok; o hakaret, mobbing, ayırma-kayırma peşinde ve zaten olan oldu. Onca hakaretin, mobbingin üstüne “istifanı ver, çek git” buradan dedi. Ben istifa etmiyorum dedim ve çalışmaya devam ettim, tekrar yanıma geldi istifanı ver, tekrar etmiyorum dedim ve tekrar oldu, tam 3 defa yanıma gelip istifamı istedi ama ben çıkmadım, araya hafta sonu tatili girdi.
Pazartesi yani 26.04.2021 de işe gittiğimde beni muhasebe bölümüne yönlendirip Özdemir (patron) gelene kadar beklememi söylediler, bende patron gelene kadar bekledim. Patron geldiğinde, ben tamam dedim şimdi patron beni çağırır nedenini sorar ve beni dinler, anlar diye ümit ettim ama olmadı. Saat: 09:30’da muhasebeci gelip bana Pandemiden dolayı “anlaşmalı çıkış yapalım senin bütün haklarını vereceğiz” dedi.
Ben de çok yıprandım sıkkınlık, bulantı hepsi üst üste. Ne gerekiyorsa yapmaya razı oldum ve 7-8 aylık maaş bordroları imzalattı. 07.05.2021’de sabah çıkışım için fabrikaya gittiğimde ancak patronla görüşebildim ve olanları anlattım ama kendin konuş kendin dinle oldu. Hak-hukuk bilen beylerimiz bize uygun görülen, hesabına kitabına uygun olan ücreti verdiler. Maruz kaldığım baskı ve haksızlar da yanıma kâr kaldı!
İşin özü; büyük patron Özdemir emretti işe alındım, küçük ‘patron’ İbrahim usta emretti işten atıldım; hepsi bu!”
‘MAKİNADAN SIZAN KİMYASALA BASIP DÜŞÜNCE SUÇLU BEN OLDUM!’
Aynı fabrikada çalışan bir başka arkadaşa, Arife Aktaş’a sorduk; “Toprak Kürk’te çalıştığın süre içerisinde hak gaspına uğradın mı” diye. “Bir dokun bin ah işit” misali oldu.
Nihal Bozkurt gibi iş akdine son vermek zorunda kalan Arife Aktaş’ın anlattıkları şöyle:
“Ben Toprak Kürk’te çalışmaya 03.05.2019’da başladım. Joker olarak bilinen, her makinada çalıştırılmak üzere işe alındım. Çalışmaya başladım, oradan oraya koştur dur derken eşimle sorunlarım başladı, şiddetli geçimsizlik yani. Mahkeme süreçleri de başlayınca, duruşma günlerinde izin almak zorunda kaldım. Birkaç izinden sonra İbrahim usta izin konularında gerginlikler yaratıp, çalışma arkadaşlarıma “Arife’yi kovacağım böyle giderse” demiş. Ben çalışmaya devam ettim. Mahkeme de sonuçlandı artık gerek kalmadı, 3-4 izin üstüne 1 izin daha kaldıramazdı zaten.
Ben 10-11 ay çalıştıktan sonra, bir gün pistole makinasının başında çalışırken, makinadan sızıp yerde biriken kimyasalın üstüne basıp düştüm. Çalışma arkadaşlarımın yardımıyla kalkıp işime devam etmeye çalıştım ve o günü öyle-böyle kurtardım. Ama sabah işe gitmek için kalktığımda-hoş kalkamadım ya- resmen yatağa çivilenmiş gibi hissettim kendimi. Arayıp, o kaldıramaz dediğim 1 günlük izini de almak istedim. Hoş, vermezse ne olacak, yataktan bile kalkamıyorum ve durumumu anlatım, o da tamam dedi. Bana tamam dedi ama çalışma arkadaşlarıma tekrar aynı şeyleri söylemiş, “işten atacağım onu!”
Ertesi gün işbaşı yaptığımda birkaç saat sonra bacağımda ve belimde ağrılar başladı. Olduğum yerde kaldım, hareket etmekte güçlük çekiyordum. Çalışma arkadaşlarıma durumumun kötü olduğunu söyledim onlar da beni soyunma odasına götürdüler. Yetkili birilerinin gelmesini bekledim ama kimse gelmedi, hemen çalışma arkadaşlarımdan birini arayarak yetkili herhangi birisine haber vermesini ve gelip beni acile götürmeleri gerektiğini söyledim. Sonunda birileri geldi. Acıdan pek anlayamadım ama çalışma arkadaşlarımdan birinin de yardımıyla arabaya kadar gidebildim. Arabaya binip hastaneye değil de eve geldiğimi görünce, “Neden hastaneye gitmiyoruz” diye sorduğumda onlar da “Biz götüremiyoruz” dediler ve beni eve bıraktılar. Çaresiz işten abimin gelmesini bekledim. Akşam işten geldiği gibi hastaneye acil servise götürdü beni ama Pandemiden dolayı muayene edemediler, sadece iğne yapıp 1 hafta rapor yazdılar. 2 gün sonra beyin ve sinir cerrahisine gittim. Çekilen Emar sonucuna göre, belimde fıtık olduğunu ve patladığını, acil ameliyat olmam gerektiğini söylediler.
Pandemiden dolayı Özel Vega hastanesine gittim aynı tahlil ve aynı sonuçlar çıktı, aynı şeyler söylendi. Maddi yetersizlikten dolayı ameliyat olamadım ve rapor almak zorunda kaldım. İbrahim usta iyice taktı kafayı bana, kesin çıkartacaktı işten! Ama pandemi dünyada-ülkede vardı  o da beni işten çıkartamıyordu. Ameliyat olmak için biraz para buldum, kalanını fabrikadan istedim onlar da maaşımdan kesmek şartıyla verdiler. Ameliyatı oldum 1 ay daha rapor kullandım ve tekrar işe başladığımda İbrahim usta hakaret, ayrım, mobbing uygulamasını daha şiddetli hale getirdi. Sanki yere kimyasalı ben döküp üstünde kayarken sağlığımı bozmuşum gibi davranıyordu.
Bakımları düzgün yapılmayan makinaların yarattığı iş-güvenlik tehlikesinin hem fiziksel acısını çekiyorum, hem de ‘fabrikanın küçük patronu’ İbrahim ustanın üstümüzde yarattığı ayrımcılık, hakaret ve mobbingin yarattığı psikolojik yıpranmayı. Ben de dayanamayıp çıkışımı istedim o da tamam dedi. Tazminat hakkımdan iş kazası olan ameliyatımın parasını keserek ve yıpranmış ruh sağlığımın dışında geriye ne kaldıysa verdiler…”
Toprak Kürk’te geçmişte ve yakın zamanda çalışan, şu anda çalışmakta olan işçilerin mobbing uygulamasına, ırk ayrımına, cinsiyetçi küfürlere maruz kaldığını, kalmaya da devam ettiğini söyleyen işçi arkadaşlar, fabrika yönetiminin de bilerek bu duruma sesiz kaldığını söylüyorlar.
Birleşik İşçi Kurultayı (BİK)/Çorlu – 09 Mayıs 2021

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz