“Bir sabah büyük büyük ateşler yanınca
Eller temizlenecektir
Bir tören olacaktır
Ölülerimiz toplanacaktır.”
Devlet nerede diye soranlara, devlet budur.
Yapamadılar diyenlere, hayır yapmadılar.
Deprem her şeyi açığa çıkarmıştır. Bugünün devleti budur. Vergiler toplar, yollar, köprüler yapar, elektrik hatları döşer. Her şeye kadir olduğunu anlatır her gün televizyonlardan. Kendine güvenilsin ister. Kurumları vardır, sağlıkla, eğitimle ilgili. Bir kitabı vardır kendi uymaz ama ister herkes uysun ona. Orduları, polisleri vardır. Kadiri mutlak olduğunu gösterir karşı çıkanın önünde.
Tüm bu yapılarını, onlar kârlarına kâr katarken milyonlar isyan etmesin diye kurmuştur. Milyonlar kaderlerini ellerine almasın da biz onların kaderlerini planlayalım diye kurmuştur. Deprem, pandemi, sel, madende göçük, inşaatta ölüm, devlet elbet bir yol bulur öldürmek için. Dirisine ayak takımı denilen bir yerde ölüsüne saygı gösterilmesi beklenemez bu devletin.
Zor zamanlarda açığa çıkıyor bu bilgimiz. Kim bekledi ki devleti, kim arkasına yaslanıp çözerler bu işi dedi ki. Diyenler beri tarafa, kimse beklemedi devleti. Depremi duyduğu an kimi yola çıktı, kimi erzak toplamaya başladı, kimi ihtiyaç listelerini oluşturdu. Herkes ayrı ayrı elinden ne geliyorsa onu yaptı, yapıyor ve yapacaktır.
Elden gelenin fazlası ancak örgütlü güç ile mümkündür.
Tüm sanayiyi durdurup, tüm işçilerle, tüm iş makineleriyle arama kurtarma çalışması yapılabilirdi. Tüm doktorlar bölgeye gidebilirdi. Tüm ihtiyaçlar koordineli bir şekilde ulaştırabilirdi. Bunu yapacak olan ancak bizim örgütlülüğümüzdür. Bu ancak insanı, yaşamı ve doğayı öne alan bir aklın örgütlenip yaşamını eline alması ile mümkündür.
Bu devlet olmasaydı eğer, ürettiklerimiz bizim, iş makineleri bizim olsaydı tüm imkanlarımızı seferber edebilirdik. Bu devlet olmasaydı enkaz altında kalanları kurtarmaya giderken işimizi kaybedip aç kalır mıyız diye korkmazdık. Hatta bu devlet olmasaydı, onun inşaat çeteleri, kâr hırsları, diyaneti, iç işleri olmasaydı eğer biz böyle mezarlar inşa etmek zorunda kalmazdık birbirimize. Hatta böyle bir devlet hiç olmasaydı biz yaşamı ve doğayı öne alan bir dünya kurardık.
O zaman bu düzeni yıkıp yeni bir dünyayı ellerimizle kurma sorumluluğunu üzerimize alalım.
Devletin üzerine almadığı sorumluluğu biz alalım üzerimize. Tüm sosyalist güçler, emek ve meslek örgütleri, sendikalar, odalar, kadın örgütleri, ekoloji örgütleri, öğrenci örgütleri, halkların kurumları, büyük küçük diye düşünmeden tüm mahalle dernekleri, yaşamın ve yaşatmanın sorumluluğunu taşıyan her bir insan yeni bir yaşamı kurmak için bu sorumluluğu üzerimize biz alalım.
Ayrılar zaten ayrı taraftadırlar ve kimsenin de onlardan bir beklentisi kalmamıştır. Herkes beklediği güç için dönüp kendine bakmalıdır.
Bir daha bu enkazların altında sevdiklerimiz kalmasın, biz kalmayalım istiyorsak bu sorumluluk ile hareket etmeliyiz. Yargılansınlar istiyorsak bu ancak bizim örgütlü gücümüz ile mümkündür. Bu şehirler bu sefer dayanıklı inşa edilsin, kimse yerinden yurdundan edilmesin, yıllardır bir arada yaşayan kültürler yok olmasın istiyorsak bu ancak mücadeleyi büyütmemiz ile mümkündür.
Depremin olduğunu duyduğu anda harekete geçen insanlar tüm bu süreci yürütmeye de kadirdir. Yola çıkan madenciler, inşaat işçileri yönetmeye de kadirdir. Enkaz altından çıkardığına sarılıp çorbasını verenler, dayanışmayı büyüten kadınlar, öğrenciler yönetmeye de kadirdir.
Devrim bugün ne kadar hayati bir ihtiyaç olduğunu bizlere göstermiştir. Beklemeyin devleti siz varsınız, biz varız. Başka da insana, yaşama dair bir şey yoktur. Bizim ölülerimiz de dirilerimiz de toplanacaktır bir gün. Büyük bir ateş yanacaktır, işte ancak o zaman temizlenecek ellerimiz.
Altında kaldığımız bu şehirleri kanımızı dökerek bize yaptırdılar. Biz bu enkazı da kaldırabiliriz. Üzerimize yıkılmasını beklemeden her şeyi yıkıp yeniden de yapabiliriz.
Zor ve ağır geliyor bu gerçeği kabul etmek. Kabul edeceğiz.
Öfke ve acı birikiyor her gün. Sahip çıkacağız, örgütleneceğiz.
Biz karar vereceğiz geleceğimize.
Sosyalizmi kuracağız!