OVP denilen yalanlar dizisine devam ederken emekçi yığınların nasıl aldatılmış olduklarını dile getirmek bir zorunluluk elbette. Bu açıdan bakılınca Tamamlayıcı Emeklilik Sigortası (TES) ilk ele alınması gereken konu. 2026 yılının ikinci çeyreğinde yürürlüğe girecek olan bu uygulama emekçi yığınlara “ikinci emeklilik maaşı” vaadi ile sunuldu. Son derece güzel bir sunum tarzı, emeklileri mutlu edecek bir vaat! Peki, gerçek ne?
Biraz irdeleyelim…
Henüz konu ile ilgili bir yönetmelik ya da benzeri bir yazı yayınlanmamış olduğu için tüm detaylara vakıf değiliz. Bununla birlikte elimizde bulunan bilgiler emekçilerin nasıl bir tuzağa düşürüldüğünü açıklamaya yeterli. Şöyle ki; çalışanların maaşlarından yüzde 3 oranında kesinti yapılacak. Buna işveren katkısı eklenecek, devlet de katkı yapacak bu havuza ve böylece oluşturulacak fonda birikecek para çeşitli kaynaklarda değerlendirilecek ve işçi emekli olduğunda buradan SGK’dan elde ettiği maaşın yanında bir ikinci maaş da alacak. Bu arada hemen belirtelim TES uygulamasına katılım zorunlu olacak ve 10 yıl boyunca ayrılmak yok sistemden.
Ülkede 25 milyon aktif sigortalı var. Bir önceki cümlede sayısını vermiş olduğumuz insanın maaşlarından yüzde 3 oranında kesinti yapılacak. Ülkede ortalama ücret gelirinin 30.000 lira olduğunu varsayarsak, sadece işçilerden kesilecek olan paraların yıllık toplamı 275 milyar lira. Bu paranın çeşitli yatırımlarda değerlendirileceği ifade ediliyor. Yatırım alanı? Bunun Türkçesi işverene ucuz kredi. Bir başka anlatımla işçiler her yıl 275 milyar lira borç para verecekler işveren kesimine. Bu durum tam 10 yıl devam edecek.
İşin işçi sınıfı açısından görünümü bu. İşveren açısından ise durum biraz karmaşık. İşçi sınıfının ücretlerinden yapılacak kesintilerden mutlular. Ancak kendilerinden yapılacak olan kesintiye soğuk bakmaktalar. Bir ara çözüm olarak kıdem tazminatının pazarlık konusu olması gündemde. Halen işverenlere aylık yüzde 8 oranında maliyeti olan kıdem tazminatının bir fona bağlanması ve bu fonun TES ile ilişkilendirilmesi tartışılmakta. Henüz kesinleşmiş bir şey yok ama TES bahanesi ile kıdem tazminatına bir saldırı gerçekleştirilebilir.
Öte yandan şu hususa da dikkat etmek gerek; malullük, yaşlılık ve ölüm sigorta primi yüzde 20. Bu oranda prim ödeniyor SGK için. 25 yılın sonunda işçi emekli olduğunda ise açlık sınırının altında kalan bir emekli maaşı elde ediyor (Ağustos 2025 verilerine göre açlık sınırı 27.115 lira, ortalama emekli maaşı ise yaklaşık 20.000 lira). Hal böyle iken SGK priminden daha düşük oranda bir prim kesintisi ve daha kısa süreli bir prim ödeme dönemi sonunda işçiye ödenecek olan paranın ikinci bir emekli maaşı olabilmesi akıl dışı. Olsa olsa bir harçlık ödenecek işçilere, işveren kesimine yıllar boyu sağlayacakları ucuz kredi karşılığında.
OVP, bir de işsizlik sorununa çözüm(!) üretmiş. İşgücü Uyum Programı deniliyor buna. Sözüm ona ne işte ne de okulda olan genç işsizlerin iş yaşamına uyum sağlayabilmeleri, bir meslek edinebilmeleri için geliştirmişler bu programı. Burada yapılacak işi de şöyle açıklayabiliriz; programa kabul edilecek gençler ilk hafta 5 gün, sonraki haftalarda ise 3 gün sözde uygulamalı (!) eğitime tabi tutulacaklar. Bu program 10 ay sürecek. Gençler sözde eğitime tabi tutuldukları her gün için 1.080 lira ücret (gerçekte ise harçlık) alacaklar. Bu para ancak gencin yol ve yemek masraflarını karşılar. Çalışmadıkları gün için ücret yok. Yani boğaz tokluğuna 10 ay çalıştıracaklar programa katılan gençleri. Bu süre emeklilik için geçersiz, çünkü malullük, yaşlılık, ölüm sigorta kolu için prim yatmayacak. Dolayısı ile ucuz işgücü temin etme yöntemini işgücü uyum programı diye sunmaktalar emekçi yığınlara. Tabi bir de programa katılan gençler işsiz sayılmayacakları için işsiz sayısı da düşük görünecek.
Bir de müjdesi (!) var OVP’nin… Kişi başına Gayri Safi Yurtiçi Hâsıla (GSYH) 17.000 dolar olacak(mış). Yabancı paraları baskı altında tutan ekonomi politikası TL’yi olduğundan daha değerli gösteriyor. Tabi bu politikanın sürdürülebilmesi önemli miktarlarda döviz harcanmasına neden olmakta. Merkez bankası bu politikaya ne kadar dayanabilir bilinmez. Ancak bu işin sonu geldiğinde, yani döviz patlayıp TL gerçek değerine ulaştığında kişi başına GSYH’nın gerçek değerini görebileceğiz. Kişisel tahminim gerçek değerin 13.500-14.000 bandında olduğu yönünde. Yine de bir artış söz konusu.
Ancak kişi başına GSYH hesabı, ülkede gelir dağılımının dengesiz olduğu durumlarda zenginliğin ifadesi olamaz. GSYH’dan toplumun hangi kesiminin ne kadar pay aldığı önemli. Bunu belirleyen farklı yöntemler var. Bunlardan biri de P90/10 oranı. Bu oran, toplumun en yüksek gelire sahip yüzde 10’luk kesiminin en düşük gelire sahip yüzde 10’luk kesimi ile arasındaki gelir farkını ölçer.
P90/10 oranı, 2024 yılında 15 olarak gerçekleşti. Yani 2024 yılında en zengin yüzde 10, en fakir yüzde 10’luk kesimden 15 kat daha fazla pay aldı GSYH’dan. Bu oran 2023 yılında 14,2 idi. Bir başka anlatımla en zengin olanların payı artarken en fakir olanların payı azalmakta yıldan yıla.
2025 yılı rakamlarının da benzer sonuç vereceğini şimdiden görmek mümkün. O halde dolar bazındaki GSYH artışı işçi ve emekçiler için anlamsız bir gelişme. Onlar yoksullaşmaya devam etmekteler.
OVP başlığı altında sunulan yalanları açıklamaya çalıştık dilimiz döndüğünce…
Son söz; OVP işçi ve emekçilere sefalet vaat etmekte; nokta.