‘İnternet üzerinden satış’ tekellerinin doymak bilmeyen iştahı, her geçen gün sokakları daha fazla dolduruyor. Neredeyse fabrikalardan daha çok işçi, kapı kapı dolaşarak mesai yapıyor.
Venezuela’da sağcılar gösteri yapıyordu. Chavez dönemiydi. Polis göstericiler bir yeri geçmesin diye, bir kurdele çekiyordu yola, o kadar. Tabii ki göstericiler aldırmıyorlardı, bile. Bazen kurdeleden çıkartıyorlardı acısını. Kırmızıydı kurdele. Chavez polisinin çok şiddet uyguladığı söylenemezdi o günlerde. Zaten zayıf iktidarlar, çok şiddet uygular. Korkarlar…
Sonra biraz daha ileri gidiyorlardı protestocular. Daha çok sokaklarda oluyorlardı ama meydanlara çıkacak kadar kalabalık olamıyorlardı. Meydanlar daha çok telefoncu esnafı ile doluydu. Farklı hatlar takılı telefonlarla dolu olan masalardı dükkanları, küçük ve portatif. Kimi arayacaksınız, onun telefon hattının telefonundan arıyordunuz. Daha ucuzdu.
Ayaklı olanları da vardı. Bir sırt çantasına bağlıydı telefonlar, cafede otururken, ‘telefon etmek ister misiniz’ diye geldikleri oluyordu.
Ayaklı ilanlar da meydandaydılar. Daha çok insanlar görebileceği yerlerde dolaşıyorlardı. Kafalarından geçirilmiş, iki taraflı tabelalar vardı, kalın kartondan. Bir köşede ise motokuryeler duruyorlardı. Yeni sipariş bekliyorlardı. Kafa kafaya verip gidonlarını, muhabbet ediyorlardı, motorların üstündeydiler ve bir ayakları hep yerde.
Sağcılar meydanlara yaklaştığında, motokuryelerden iki tanesi aralarından çıkıp, gaz bombası attılar üstlerine. Beklemiyordum ve insanın gözlerinin yanması için sağcı olması gerekmiyordu. Bize, ülkemde ve dünyanın her yerinde attıkları gibiydi tadı.
-Biberden mi yapıyorlar gerçekten biber bombalarını? –
Devrimci Motosikletliler hareketi vardı. Chavez’e karşı yapılan darbede, halkın örgütlenip, Chavez’i geri faşistlerin elinden almasında çok etkindiler. Bir iletişim ve ulaşım ağı olarak, askeri barikatları aşmışlardı. Motokuryeler ve onların keskin ve pratik zekaları kadar hızlı hareket edememişti, tanklar.
Hiçbir tank bir motokurye kadar hızlı ve kahraman olamazdı.
İki de bir, ‘Marx artık geçmişte kaldı’, ’Proletarya veda’ diyenlerin anlayamadığı şey şu. İşçi sınıfını, işçi yapan ellerindeki çark-çekiç değil, boyunlarındaki zincir. Mesela bugün, hepsi birbirinden bağımsız, altlarında ki üretim araçlarını, motosikletlerini bile kendileri satın almak zorunda kalan motokuryeler, vızır vızır sizin sağınızdan solunuzdan geçerken nasıl gözlerinizi kapatıp, ‘Proletarya’ yok denilebilir?
Bugün kente gelen binlerce kamyon malzemeyi, her yere, ev ev dağıtan kargocuları hesaba katmadan, bir ‘üretim’ ilişkisi tanımlanabilir mi?
‘İnternet üzerinden satış’ tekellerinin doymak bilmeyen iştahı, her geçen gün sokakları daha fazla dolduruyor. Neredeyse fabrikalardan daha çok işçi, kapı kapı dolaşarak mesai yapıyor. İş saati yok, hafta sonu tatilleri ya da yıllık izinler yok, güvence hiç yok, iş kazası çok. Üniversite mezunu, Motokuryeler, kargocular, paket servisçiler.. yeni işçi halleri.
Salgında dehşetli bir hızla iflas ederek batan küçük esnaf, bu işçi saflarının, halihazır yedek ordusu.
Motokuryeler, arkalarına bağlı sepetlerde sadece pizza mı taşıyor?
Dünyayı değiştirme umudu da sığmaz mı o sepetlere ?