Bilinen bir gerçektir; doğada her düşünceyi kanıtlayacak kadar veri bulunmaktadır.
Bahaneler, büyük oranda gerçeklikten kopuşu ifade eder. Oldukça bulaşıcı olmalarının yanı sıra çoğunlukla gizli yalancılıktır.
Nedir bizim gerçeğimiz?
Fabrikalarda Covid-19’a yakalanma oranı geçtiğimiz ay 17 kat artmıştır. Utanmazca işsizlik fonundan karşılanan kısa çalışma ödeneği lütfedilip 3 ay daha uzatılırken, açlık sınırı asgarî ücretten 200 lira eksik, 2.681 lira olmuştur. Günde 500 işçi “ahlâksız” diye fişlenerek işten atılıyor ki bu sadece işsizlik demek değil, bir daha güvenceli çalışamamaları, sendikalı olamamaları, asgarî ücret bile alamayacak olmaları demektir. Bizzat Saray’ın faili olduğu, en az 79 kadın öldürüldü üç ayda. Artık katliam boyutuna gelmiştir, meslek hastalığı olarak görülmeyen virüsten kaynaklı 400’den fazla sağlık emekçisi yaşamını yitirmiştir.
Yetti mi? Yetmiyor.
4 milyondan fazla hanenin borç nedeniyle elektriği kesilmiştir, ancak 3 milyar lira destek elektrik şirketlerine verilecektir. Yüzde 15 indiragandiyle her işi yaptırabildiğiniz Saray eşrafı bunu kendi cebinden verecek değil herhâlde, henüz elektriği kesilmeyen hanelere bölüştürerek verecek.
“İşiniz müsaade ederse” kibarlığıyla boğaz manzaralı evinden “sakın evde sıkıldık demeyin” diyen asalakların, ‘ayak takımı’ tarafından kovalanıp bir bavul bile alamadan kaçacak delik aradığı günlerde olmadığımızdan henüz, 479’umuz daha öldü üç ayda çalışırken… Etmiyor sayın asalak, işimiz yaşamamıza bile müsaade etmiyor.
Tablonun bir yanı budur.
Bir yalancıysanız, sonunuz çobanın hikâyesindeki gibi bir süre sonra kimsenin sizi takmamasına sebep olabilir. Ancak o hikâyede çoban kendine dürüsttür, yalan söylediğini bilir, kendi gerçeğinden korkmaz. Ama siz gizli bir yalancıysanız, köydeki yanan ilk ev sizinki olacaktır.
Oynayacak yeri dar olanlar, Saray Rejimi ordadır. Üstelik, “sanatçı”sından muhalefetine oldukça farklı enstrümanı -akortsuz olmasına pek de takılmadan- kullanmakta çok heveslilerdir.
Nedir bizim gerçeğimiz?
Dostlarımızın verisi 2019’a dayanıyor. En az 65 bin işçi, en az 423 iş yeri, en az günde 3 işçi eylemi yapılmaktadır.
Eylemlerin yüzde 21’i fiilî grev şeklinde yapılmaktadır, OHAL’in ilan edildiği 2015’ten bu yana ayda ortalama 52 işçi eylemi olmaktır, eylemlerin 3’te 1’inde kadınların sayısı erkeklerle ya eşit ya da daha fazladır.
Baldur, Tüvtürk, Uzel Makina, Bel Karper, SML, Sinbo, Migros, Cargill, PTT, Döhler, Güven Boya, Bimeks, Kayı İnşaat, TurAsist, AkNişasta, Bayrampaşa ve Bakırköy Belediyesi, Cerrahpaşa direnişleri şu anda devam etmektedir.
Ranta peşkeş çekilen her coğrafyada itiraz da gelişmektedir. Kazdağları, İşkencederesi, Korgan, Çemişgezek, Datça ve Sandras’ta eylemler örgütlülüğü ölçüsünde devam etmektedir.
“Kayyum rektörü istemiyoruz” sloganı, üniversitenin kendi bileşenleriyle yönetilmesi talebine dönüşmüştür. Öğrenci hareketi, çok kısa bir sürede bini aşkın gözaltı, tutuklamalar, hedef gösterilmelerin arasından bir kıvılcımı yakmış, doğrulmaktadır.
Kadınlar, güçlerini mücadelenin sürekliliği içinde örgütlemeye çalışarak, adımlarını attıkları her meydanı özgürleştirerek direnmeye devam etmektedirler.
Operasyonlarla, kayyumlarla, katliamlarla, işkencelerle, Kürt halkının ne siyasi rehineleri ne milyonlarcası diz çökmemektedir.
Tablonun diğer yanı da budur.
1 saatlik iş bırakma değil, 1 günlük grev
Eksikliği doğru koymak, çözümün yarısıdır. Bunun için dürüstlük yetmez, cesaret de gereklidir. Kabulümüzdür, işçi sınıfı, kitleler büyük oranda örgütsüzdür. Ancak gerçeklerin, görüldükten sonra eylemsiz kalanı kirletmesi gibi bir huyu vardır.
Evet, pandemi yasaklarıyla memleketin “işçilerinin, emekçilerinin aklıyla alay ediliyor.”
Evet, “işçi-emekçilerin talepleri, öfkeleri ve umutları yasaklarla susturulmaya çalışıyor.”
O zaman bizlere düşen her alanda daha güçlü bir adımı atmayı örgütlemektir.
Bu adım 30 Nisan’da greve çıkılarak örgütlenebilir.
Sadece ölmemize izin verilen koşullarda, bizler eğer öfkemizi örgütlersek 30 Nisan’da çarkları durdurabiliriz.
Bugünden başlayarak, 1 Mayıs çalışmalarının başladığı her yer bir grev komitesine dönüşebilir, grev işçilerin kendi pandemi önlemi hâline getirilebilir.
Bir işçi sınıfı hastalığına dönüşen Covid-19’a alınacak önlemlerin en sağlıklısı zorunlu işkolları dışında üretimin durdurulmasıdır. “Ölümlerin sorumlusu sizsiniz” denilirken vurgulanan Saray’ın almadığı önlemler gözümüzün önündeyken, o vakit kendi önlemlerimizi almamız gerekmektedir.
Grev, “pandemi koşullarını” dikkate, ciddiye almanın gerçek bir adımı olacaktır.
Üstelik grev, üst üste gelen saldırılara rağmen, onlarca yerdeki irili ufaklı direnişin gücü ciddiyetle örüldüğünde direniş kendini daha güçlü kanallara akıtacaktır.
Yeter ki bu konuda kararlı bir duruş sergilensin, yeter ki direnişlerin, halkların gücüne güvenilsin, yeter ki milyonlarca insana açlık-hastalık dışında bir seçeneği örgütleme fırsatı verilsin.
Her gün 500’er 500’er ahlâksız ilan edilmeye, ölümlere yollanmaya, intiharlara sürüklenmeye, açlığa karşı, öğle arasından bozma 1 saatlik iş bırakmayla fabrikalarda 1 Mayıs kutlamak işçi-emekçilerin biriken öfkesinin gerçek karşılığı değildir.
“Hayatta kalmak değil insanca yaşamak istiyoruz”
1 Mayıs, işçi sınıfının birlik, mücadele ve dayanışma günüdür. “Hukuk”u budur. Gerçek anlamında hukukuna bakacaksak da verilen mücadeleler sonucu resmî tatil hakkı kazanılmıştır.
Sağolsunlar Boğaz’a nazır yalılarda işçilerin kendi kazanılmış hakları yerine çift yevmiyeyi tercih etmelerini salık veren oldukça köklü asalaklar var. Bize fazlası lazım değil.
Bize, reva görülenin hayatta kalmak olduğunu kabul edip, insanca bir yaşam isteyen, bunu örgütleyen, bunun için dövüşenler lazım, dahası biz böylelerine dost deriz.
1 Mayıs’ı yasaklara rağmen “çalışmakta olan emekçilerin” de kutlaması için 1 Mayıs günü tüm işçilerle beraber kent meydanlarına inilmekten başka bir yol yoktur.
1 Mayıs’ı başta Taksim olmak üzere, fabrikalardan meydanlara akıldığı bir gün olarak örgütlemek mümkündür.
Aşağılanmaya, yok sayılmaya, aklımızla alay edilmesine, ölüme mahkûm edilmeye karşı 30 Nisan’da greve, 1 Mayıs’ta meydanlara!
“İşçinin alın teridir
Bey paşa sarayları
Önümüz kavga yeridir
Yürü iş alayları”
Kaldıraç / 22 Nisan 2021