2022 Direnenler Tarih Yazıyor: “Aliağa Gemi Söküm İşçilerinin Öğrettikleri” – Birleşik İşçi Kurultayı

2021 yılı biterken yeni asgari ücret açıklanmış, ekonomik kriz altında ezilen işçi emekçilerin ağzına bir parça bal çalınmıştı. Ama daha “zamlı” maaşlarımızı alamadan tüm zamlar erimiş daha da yoksullaşmıştık.

2022 yılının Ocak ve Şubat aylarını geride bırakırken, onlarca direnişe şahitlik ettik. Bu süreçte dayanışmayı büyüttük, eylemler örgütledik. Bu yıl, işçi sınıfı için çetin bir yıl olacağa benziyor. Metal sektöründe çalışan 150 bin işçiyi ilgilendiren MESS grup toplu iş sözleşmeleri 12 Ocak’ta belli olmuştu. Görüşmeler sonunda ortaya çıkan anlaşmayı, kabul etmeyen 200’ün üzerinde ÇİMSATAŞ işçisi iş bırakarak ilk ateşi yakanlardan oldu. Ardından Sivas Divriği’de 600 maden işçisi zam talebi ve iş koşullarının düzenlenmesi talebiyle iş bırakarak, yürüyüş düzenlediler. 50 yıl sonra ilk kez galeriler boş kalıyor, işçiler haklarını arıyorlardı. Polisin yürüyüşe müdahale etmesine, patronun Kayseri’den işçi getirerek grev kırıcılığı yapmasına ve işten atma tehditlerine rağmen işçiler, direnişlerine devam ederek talep ettikleri hakların birçoğunu aldılar.

19 Ocak’ta Gebze’de Farplas Otomotiv’de çalışan işçiler düşük ücret dayatmasına karşı ve sendika talebi ile üretimi durdurdu. 20 Ocak’ta patron talepleri düşünmek için işçilerden bir hafta süre istedi. Bu süre zarfında sendika çalışması sürerken, işveren 150 işçiyi tazminatsız olarak işten attı. Buna karşılık işçiler fabrikanın içine girip, kendilerini çatıya kilitleyerek fabrikayı işgal ettiler. Ardından polis, büyük çoğunluğu kadınlardan oluşan 108 işçiyi darp ederek gözaltına aldı. Ertesi gün yüzlerce işçi Gebze ve İzmir’de dayanışma eylemleri örgütledi. Anadolu’nun birçok yerinden dayanışma mesajları paylaşıldı. Farplas’ta direniş hala devam ediyor.

Ekonomik Krizin daha derinden hissedilmesi ile birlikte işçiler hak arama mücadelelerine devam ediyorlar. Dayanışma ve direniş birlikte gelişiyor, öğretiyor. Kazanımlar arttıkça mücadele de büyüyor. Trendyol kuryeleri, Yemeksepeti kuryeleri, Hepsijet kuryeleri, Yurtiçi Kargo kuryeleri arka arkaya direnişe çıkıp kazanımlar elde ettiler. BBC basın emekçileri, Digitürk çalışanları aynı şekilde enflasyon altında ezilen maaşları için zam talep edip, direnişe başlayarak isteklerini kabul ettirdiler. Çorap fabrikalarında sırayla (Alpin, Beks, Şimşek, Öztaş, Darinda, Çelik, Erdal) üretimi durduran işçiler taleplerini kabul ettirdi. Son olaraksa Esenyurt Migros Depo işçileri zam talebi ile direnişe geçmişler arkasından ise birçok ilde Migros boykot eylemleri baş göstermişti.  Halkın büyük desteğini alan depo işçilerinin direnişi de kazanımla sona erdi.

Tüm bu direnişlerin ışığında bir direnişe de İzmir Aliağa’da şahit olduk. Gemi Sökümü, ölüm tehlikesinin yüksek olduğu ağır iş kollarından biridir. Belki birçoğumuzun adını bile duymadığı Aliağa Gemi Söküm İşçileri 11 günlük bir direnişe imza attılar.

Gemi Söküm İşçileri şehir merkezinden kilometrelerce uzakta, yalıtılmış bir bölgede toza, ısıya, kimyasallara maruz kalarak çalışıyorlar. İşçiler yevmiyelerinin ve iş güvenliğinin arttırılması, koruyucu kıyafetlerin verilmesi, maaşların tam ve bankadan yatırılması talepleri ile 11 Şubat’ta iş bıraktılar. 22 Şubat’a kadar direniş sergileyen işçiler yaptıkları toplu açıklama ile işlerine geri döndüler.

Gün gün olmasa da genel olarak direnişin bir güncesini çıkarmakta fayda olduğunu düşünüyoruz. Her direniş işçi sınıfına birçok deneyim kazandırıyor. Yaşam kazanımlarıyla, eksikleriyle, hatalarıyla bir bütün ve biz bir sonraki direnişte daha güçlü, daha hazırlıklı olmanın kıymetli olduğunu düşünüyoruz. Genel hatları ile anlatacak olursak; bölgede toplam 22 firmada 2000e yakın işçi çalışmakta. İşçilerin genel olarak akraba ilişkileri yaygın, çoğu aynı köylü. Daha önceleri gurbetçi olarak çalışan işçiler bu mesleği sahiplendikçe Aliağa havzasına yerleşmişler. Ülkemizde gemi sökümü yapılan tek yer Aliağa. 1975lerde Demir Çelik fabrikalarına hurda demir temin etmek amacıyla başlayan Gemi Söküm İşleri günümüze kadar yaklaşık 47 yıldır devam etmekte. 1997-1998 senelerinde Limter-İş Sendikası bu alanda örgütlenmeye çalışsa da birçok sebepten ötürü pek başarılı olamamış. Zaten ilk işçilerin bir araya gelip hak arama istekleri o yıllara tekabül ediyor. Ama o süreç uzamadan hızlıca işe başlamış işçiler. Yani bu çapta bir direniş 47 yıllık tarihte bir ilk.

Grev, 11 Şubat’ta bir firmadaki işçilerin ücretlerinde artış talep etmesi, bunun önce patron tarafından kabul edilmesi, hemen arkasından diğer patronların baskısı ile ücretlerdeki artışı iptal etmesi ile başlıyor. Zam geri çekilince işçiler iş bırakıyor, o gün öğle yemeği işçilerin gözü önünde çöpe dökülüyor. Bu mesele bir sıçrama yaratıyor işçilerde. Bir firma ile başlayan süreç 22 firmadaki işçilerin katılımı ile devam ediyor. 12-13 Şubat’a geldiğimizde direnişe 1000’den fazla işçinin katıldığını görüyoruz. Enerjisi, umudu, direnci yüksek bir hafta sonunu geride bırakan işçiler, 22 firmadan birer temsilci seçerek bir temsil heyeti oluşturuyorlar. Pazartesiye geldiğimizde ise burjuvazi tarihten gelen örgütlülüğünü kullanmış ve bizim deneyimsizliğimizi avantajına çevirmişti bile. Patronlar, 22 firma ile genelde ayrı ayrı görüşmeler sağladılar. Evet, birçok firma hatta aynı firmadaki birçok işçi farklı ücretlere çalışıyordu fakat direniş yekvücut olmayı gerektiriyordu. Bizce buradaki ilk sorun doğru bir şekilde grev komitesinin oluşturulamamış olması. Elbette işçiler deneyimsizdi ve devrimci sosyalistlerle, sendikacılarla aralarında mesafe vardı. Ki bu durum ilerleyen zamanlarda tamamen aşıldı. Süreç ayrı ayrı değil grev komitesince tek elden yürütülse daha sağlıklı ilerlenebilinirdi. Çünkü tek tek pazarlıklar sonucunda direnişin 4-5-6. günleri yavaş yavaş işe dönen firmalar oldu. Bireysel işçilerden işe başlayanlar oldu. Genel olarak çalışmaya başlayan işçi sayısı her geçen gün artarken direnişte kalan işçi sayısında azalmalar olmaya başladı. Direnişe gelmeyen ama işe de gitmeyen birçok işçi vardı. Bu işçi arkadaşlarla bağ kurmak zor oldu ve sayı azaldıkça içerde patron güçlenmeye başladıkça işe dönenlerin sayısı arttı. Burada kimi zaman akrabalık ilişkileri devreye girdi kimi zaman hayatta yaşadığımız güçlükler. Birçok firma bir önceki ayın maaşlarını yatırmamıştı. İşe başlayan firmalarda talep edilen zamları alan işçiler de oldu elbette ama bu birlikteliği de bozmuş oldu. İçerde çalışmaya başlayanlar olsa da direnişe devam eden işçilerin büyük çoğunluğu ana işleri yapan kesim ustaları ve kaynak ustaları idi. Bundandır ki hurda kamyonlarının eksik olmadığı şantiye yolunda, kamyonlar direnişin sonuna kadar pek gözükmediler. Grev Komitesinin olmaması sebebiyle eylem hattı da daha planlı bir şekilde çizilememiş ve kararlar daha spontane bir şekilde alınmış oldu. Direnişin 9. Günü İşçiler, Aliağa Demokrasi Meydanı’nda bir basın açıklaması gerçekleştirdi. Bu direnişi örgütleyen işçiler için muazzam bir deneyimdi. Kendi isteklerini tüm Aliağa ve İzmir kamuoyu ile paylaşmış oldular. 10. Gün ise patronlarla işçiler arasında görüşmeler devam etti ve yine firma firma işe dönüşler gerçekleşti. Direnişin ana gövdesini oluşturan 3-4 firma işe başlayınca diğer işçiler de kısmen anlaşarak, kısmen koşulları kabul ederek işe döndüler. 22 Şubat günü ise Öge Tersanesi’nde çalışan 25 işçinin tamamı işten atılmıştı. 23 Şubat Çarşamba günü tazminatları da ödenerek tekrar işe alındılar. Kılıçlar Tersanesi’nde de işçiler talep ettikleri ücretlere çok yakın ücretler alıp, aynı zamanda grev anındaki yevmiyelerini de aldılar.

Biz, Gemi Söküm İşçilerinin genel olarak morallerini bozmaması gerektiğini düşünüyoruz. Ve tüm bu anlattıklarımızdan sonra aslında basın açıklamasında ve alanda son gün attığımız sloganın geçerli olduğunu düşünüyoruz. “Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak!” Olmayacak çünkü kendi gücümüzü öğrenmiş olduk. Patronlara nasıl korku saldığımızı öğrendik.

Biz İşçiler, 47 yıl boyunca toprağın altında gömülü, gemi söküm tersanelerinin içinde saklı olan sıkılı yumruğumuzu masaya vurmuş olduk. Mücadele zeminini tanımış, direniş havasını solumuş olduk. Dost kim düşman kim görmüş olduk. Gördük ki patron akraba da olsa patron ve örgütlü imiş bunu öğrenmiş olduk. Sesimiz Anadolu’nun birçok noktasına ulaştı, sınıf kardeşlerimize umut ve direnç oldu. Aliağa’dan bir ışık yaktık. 2022 direnişler silsilesine bir virgül de biz attık. Gerisi devam edecektir. Artık tersanelerimizde daha bilinçli, daha kendimize güvenliyiz. Biliyoruz ki “İşçi Sınıfı Ya Örgütlüdür, Her Şeydir. Ya Değildir, Hiçbir Şeydir.”

BİRLEŞİK İŞÇİ KURULTAYI

KaynakBirleşik İşçi Kurultayı

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz