16 Mart Beyazıt Katliamı; Unutmayacağız!

Öğrenci hareketinin olduğu kadar işçi hareketinin de düzene karşı tepkilerini dile getirdiği birçok eyleme kucak açan Beyazıt Meydanı, 16 Mart 1978’de kanlı bir katliama sahne oldu.

Devlet; 1970’li yılların ortalarından itibaren hızla yükselmeye başlayan işçi hareketi ve devrimci hareketin önünü kesmek için MHP’li-Ülkücü faşistleri kullanılarak bir katliamlar süreci başlattı. Üniversiteler saldırının odak noktası oldu. Bu üniversitelerden birisi de İstanbul Üniversitesi idi.

Aralık 1977 tarihinde Adalet Partisi’nden 11 Milletvekili istifa edince 2. Milliyetçi Cephe hükümeti azınlıkta kalarak düşmüş, AP’den istifa eden 11 Milletvekiliyle birlikte iktidara CHP taşınmıştı.

Bu süreçte yeniden örgütlenerek bir araya gelen devrimci öğrenciler, faşistler tarafında işgal edilmiş fakülte ve üniversitelere girmeyi başardılar.

Ancak polis destekli faşist tehdit devam ediyordu. Bu nedenle öğrenciler okul çıkışında topluca hareket edip, belirli bir yere kadar topluca yürüyüp oradan dağılıyorlardı.

16 Mart’ta dikkati çeken bir değişiklik olmuştu. Her gün öğrenciler polis gözetiminde okul kapısından çıkarlardı. O gün polis ekipleri değiştirilmişti.

Başlarında, Hrant Dink cinayetinde Trabzon Emniyet müdürü olan Komiser Reşat Altay vardır.

Saat 13.45 de öğrenciler ana kapıdan çıkarlar. Dışarıda “Beyazıt Komünistlere mezar olacak” diye slogan atan faşist gurup vardır.

Topluca yürüyen öğrenci gurubunun başı Eczacılık Fakültesine geldiği an öğrencilerin ortasına atılan bir bomba patladı. Arkasından da öğrenciler silahlarla ateş altına alındı.

Saldırıda; Hatice Özen, Cemil Sönmez, Baki Ekiz, Turan Ören, Abdullah Şimşek, Hamit Akıl, Murat Kurt isimli öğrenciler hayatını kaybederken kırktan fazla öğrenci de yaralanmıştı.

Katliam büyük tepkilerle karşılandı. DİSK, katliamın sorumlularının açığa çıkarılması için 20 Mart’ta, ülke çapında “faşizme ihtar eylemi” düzenledi. Eyleme, DİSK’e bağlı sendikalarda örgütlü işçilerin yanı sıra; tüm devrimci örgütler, eğitim emekçileri, sağlık emekçileri ve demokratik kitle örgütleri katıldı. Öğrenciler, derslerini boykot ederek eylemlere katıldılar.

Katliamın faillerinden Zülkif İsot, katliamı itiraf etti. Ancak olayın aydınlanmasına katkıda bulunamadan Latif Aktı adlı ülkücü arkadaşı tarafından öldürüldü.

Tanıklara ve delillere rağmen bir katliam davası daha zaman aşımına uğratılarak devletin karanlıklarına gömüldü. Çünkü devlet katilin bizzat kendisi idi…

Unutmayacağız!

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz