Topağacı Mahallesi sakinleri tahliye dayatmasına direniyor: “Rant gözlerini bürüdü, kimseyi görmüyorlar”

24 Temmuz’da Ümraniye’de bulanan ve rezerv alan ilan edilen Topağacı Mahallesi’ne yetkililer polis eşliğinde gelerek mahalle sakinlerinin elektrik, su ve doğalgaz bağlantılarını kesti. Kesime engel olmak isteyen mahalle halkına polis saldırdı. Saldırıda bir kişinin kaburgaları ezilirken kronik rahatsızlıkları olan bir kişi bayıldı, yüzde 100 engelli ve epilepsi hastası olan bir çocuğa biber gazıyla hedef alındı. Mahallede yaşayanlar alınterileriyle inşa ettikleri evlerin yıkılmasını karşı çıkarken projenin kendileri için değil rant için yapıldığını düşünüyorlar

24 Temmuz’da Ümraniye’de bulanan ve rezerv alan ilan edilen Topağacı Mahallesi’ne yetkililer polis eşliğinde gelerek mahalle sakinlerinin elektrik, su ve doğalgaz bağlantılarını kesti. Kesime engel olmak isteyen mahalle halkına polis saldırdı. Saldırıda bir kişinin kaburgaları ezilirken kronik rahatsızlıkları olan bir kişi bayıldı, yüzde 100 engelli ve epilepsi hastası olan bir çocuğa biber gazıyla hedef alındı. Mahallede yaşayanlar alınterileriyle inşa ettikleri evlerin yıkılmasını karşı çıkarken projenin kendileri için değil rant için yapıldığını düşünüyorlar.

Mahalle halkının açtığı davada mahkeme heyetinin aldığı “yürütmeyi durdurma” kararı şirketin itirazıyla kaldırıldı. Mahalleliler, kararın kalkmasıyla beraber mahalleye zabıta ve polis eşliğinde gelen şirket yetkililerinin, bir süredir mahallelileri tehdit ettiği ve imza atmamaları durumunda rayiç bedelden evlerine el koyulacağı yönünde baskı uyguladıklarını aktardı.

Kesime karşı çıkan mahalle halkına polis saldırırken, saldırda bir mahallelinin kaburgaları kırıldı. Epilepsi ve kalp hastası Oğuz Yolcu’ya yüzde yüz engelli oğluyla beraber biber gazı sıkılması üzerine Yolcu baygınlık geçirdi.

Yolcu, 24 Temmuz’da yaklaşık 400 tane polis ve zabıtayla beraber gelen yetkililerin, ilk evin elektriğini kesmesi üzerine 30-40 kişiyle barikat kurduklarını ve diğer evleri korumak istediklerini belirtti. Bu esnada polislerce darp edilen bir gencin kaburgalarının ezildiğine dikkat çeken Yolcu, “En son bizim buraya yaklaştıklarında ben çocuğumu göstereyim dedim. Kapının önüne götürdüm. ‘Benim ağır engelli çocuğum var, kendim de yüzde 90 engelliyim’ dedim. Buzdolabında sakladığımız ilaçlar var, ‘Benim elektriğimi keserse bizim canımızı, fişimizi çekmiş olursunuz’ dedim. Polislerden biri ‘Çocuğu içeri götür, biber gazı sıkacağım. Çocuk etkilenir’ dedi, ben de ‘Şu anda bize kurşun sıkıyorsunuz’ dedim” diye konuştu.

Mahalledeki gençlerin polis tarafından darp edildiğini o esnada polisler tarafından sürüklenerek uzaklaştırıldığını söyleyen Yolcu, “Çocuğum tekerlekli sandalye ile önümdeydi. Polisin biri arkadan gaz bombasını attı. Ondan sonra tüfeği yere attı ve tüfeğin elinden düşürdüğü için yanlışlıkla olduğunu söyledi” dedi. Epilepsi hastası olduğunu ve biber gazıdan sonra baygınlık geçiren Yolcu şöyle konuştu:

Gözlerimi açtığımda hastanedeyim. Hastaneden imza atıp da çıktım çünkü evimin elektriği ve suyu kesildi. Bir engelli çocuğum var, eşimin çocuğumuz için yapacağı hiçbir şey yok. Ölümü göze alıp hastaneden çıktım. Şu an elektriğimiz yok, suyumuz yok. Yaşam hakkımız elimizden alındı. Mahallede şu an Filistin’i yaşamış olduk. Atasözü var ya acıma diyorlar acınacak duruma düşersin. Biz de Filistin kardeşlerimizi İsrail tankıyla, topuyla vurdu. Bizim devletimiz de bizi tehditle, şantajla vurdu.

Dışarıdan gidiyoruz, milletten su dileniyoruz. O duruma düşmüşüz yani. Bilmiyorum yani bugün 21. yüzyılda bunlar eğer yaşanıyorsa demek ki biz hep büyüyen bir ülke değil, küçülen bir ülke durumuna düşmüşüz.

“Tek talebimiz haklarımız”

Burada millete imza attırılıyor; “Okudum, anladım” diye. Hiçbir şey okumadan sana imza attırmaya çalışıyorlar. Ne proje var ne başka bir şey… Hiçbir şey yok. Şimdi ne zaman yapılacağı belli değil. Ne zaman başlayacağı, ne zaman biteceği belli değil. 8 bin lira kira desteği veriyorlar. 25-30 binden aşağı kira yok.

Adamlara diyor ki her bir yere proje yapın, başlatın. 40 tane daire yapın, 40 kişi oraya götürün. Ondan sonra kira sorununu çözün, biz de imza atalım. “Bizim değil sizin sorununuz diyor. Yani muhatap bulacağımız kimse yok. Belediye başkanına şey yapıyoruz, adam yerine koyup görüşmüyor.

Bizim talebimiz, biz de bu vatanın evlatlarıyız. Vergi ödemişim, askere gitmişim. Bu ülke için her zaman kendimi feda eden bir insan olarak şu an Türkiye vatandaşı demeye utanıyorum.

Ben çocuğumu nereye götüreyim? Yüzde yüz engelli bir insan, ben bunu nereye götüreyim? Ben burayı borçla yapmışım, çocuğum rahat etsin diye. Engelli çocuğum var, kimse bana kiralık yer vermez.
Belediye başkanı yardımcısı bize köyünüze gidin diyor. Köye gitmek kolay mı? Evim yok, barkım yok. Köyde nasıl yaşayayım? Bu ev için eşimle beraber on beş sene çalıştım, bir yatırım yaptım. Bu evi yaptık, bunu da elimizden alacaklar.

Dört kardeşiz, bir daire düşmüyor bana. İki kardeşe bir daire düşüyor. O 2+1 daireyi satsak, yarısıyla bir daire alma şansım yok. Gitsem aldığımız maaş, emekli maaşı belli. Ödeyecek gücümüz yok. Sözün bittiği yerdeyiz yani.

Handan Yolcu, oğullarının biber gazından sonra yemek yemeyi reddettiğini ve epilepsi krizlerinin başlıca nedenlerinden birinin açlık olduğunu bu sebeple endişeli olduklarını ifade etti. Oğlunun ve eşinin kullanması gereken ilaçları buzdolabında muhafaza ettiklerini ancak elektrikleri kesildiği için şu anda buzdolabını kullanamadıklarını söyledi. Kendisinin ve eşinin kronik hastalıklarla mücadele ettiğine belirtirken “Tansiyonumuz yükselse yüzümüzü yıkayacak sudan mahrum bıraktılar” dedi.

38 yıldır mahallede yaşayan Cengiz Ambar, binasının kapısını çilingir tarafından açılarak elektrik saatlerinin alındığı ve bağlantının kesildiğini söyledi. Binasının girişi kepçeler tarafından kazılarak su şebekesinden suyu kesilen Ambar, evinde yeni ameliyat olan hastasının olduğunu ve bir akrabalarının evine görünmek zorunda kaldıklarını ifade etti.

38 yıl boyunca yaşadıkları mahalleden gitmek istemediklerini belirten Ambar, “Evimiz yıkılırsa ya kiralık ev tutacağız ya da bizlere teklif edilen TOKİ’lere taşınacağız. “38 yıldır burada yaşıyorum, komşularım aynı zamanda akrabalarım. Çocuklarım burada doğdu ne kira ödeyebilirim ne de başka bir yere taşınabilirim” dedi. Ambar şöyle konuştu:

Belediye bize 2021’de kentsel dönüşüm projesi getirdi. Toplandık, konuştuk. Arkadaşlarımıza ikna olduk, gittik belediyeye imza verdik. İmza verirken de dedik ki, biz bu imzaladığımız evraklardan bir bölümü de bizde olmalı. ‘Yok’ dediler, ‘Onları size veremiyoruz. Bunlar bakanlığa gidecek, onaylanıp geri gelecek.’ İnandık, ‘Belediye bizi kandırmaz, bizim belediyemiz,’ dedik.” diye konuşan Ambar, bir süre sonra sonra bakanlığın onaylamadığı gerekçesiyle projelerinin iptal olduğu yönünde bilgi verdiklerini ancak o dönem seçim süreci olması nedeniyle seçimi atlatmak için böyle bir yol izlediklerini belirterek şu ifadeleri kullandı:

Ondan sonra oyuna başladılar. Çoğunluğu sağlayamayacağını anladı. Millet uyandı artık, imzalamıyor. Herkes rahat rahat imzaya gitmiyor. Bu sefer de Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nı devreye soktular. Önce belediye yürütüyordu bu işi. Belediyede durum anlaşılınca topu bakanlığa attılar. Bu sefer insanlar yeniden ikna olmaya başladı. Yine çoğunluğu yakalayamadılar. Yeni yasa çıkmış, onay oranı yüzde 50+1’e düşmüş.

Bu kez insanları korkutarak, “Şu tarihe kadar imzalamazsanız yeriniz rayiç bedelle kamulaştırılır, hesabınıza para yatırılır, arsalar elinizden alınır,” dediler. İnsanlar da korkuyla gidip imza attı ama kimse ne bir avukatıyla, ne bir mimarıyla, ne de bir teknik uzmanla gidip okumadan imza attı.

Çoğunluğu sağladılar. Bizim de üzerimize baskı kurdular. “Yüzde 51 imza tamamlandı, sizin artık konuşma hakkınız yok,” dediler. Kimse gelip bir açıklama bile yapmadı.

“Burada rant gözlerini bürüdü. Kimseyi görmüyorlar”

Kadınlar evdeyken çevik kuvvetle girip baskı yaptılar, gasp ettiler. Ama birileri de inşallah onları gasp edecek. İki dönemdir bu kadar zulüm görmemiştik.

Ben kırk yıldır burada oy kullanıyorum. Muhafazakâr kesime ait biriyim. Açık konuşayım, ama artık sabrımız tükendi. Son noktaya geldi.

Benim anladığım şu: Bunlar artık bittiklerini görüyorlar. “Giderayak ne kaparsak kârdır,” diyorlar. Ama bu işten kâr etmeyecekler. Allah da onları bırakmayacak.

Biz mazlumuz, emekçiyiz. Tırnağımızla kazandığımız para ile geçiniyoruz. Kara para kullanmıyoruz. Onlar gibi rantçı değiliz.

“Biz Erdoğan’a oy verdik ama o oy içime oturdu”

Biz Tayyip Erdoğan’a oy vermiş insanlarız. Ama artık çocuklarımızı bile ikna edemiyoruz. Geçmiş seçimde çocuklarıma yalvararak oy verdirdim. Ama şimdi o oy içime oturdu, zehir gibi oldu. Sesimiz Tayyip Erdoğan’a ulaşsın. Duymazsa, sonucunu görecek.

Evimize gelip çoluğumuzu, çocuğumuzu, hastamızı dinlemeden elektriği, suyu kesiyorlar. Bu hangi cumhuriyette görülmüş? Üç gündür uyumuyorum. Bu yapılacak iş mi? Eğer dava devam ediyorsa tebligat yapılır, “İki ay süreniz var,” denir. Zaten kanun da bunu yazıyor: Altı ay süre tanınır. Bu kadar. Biz devlete, kanuna, polise, askere saygılıyız. Biz, polisimize taş atanla aynı yerde olmayız. Ama bu saygıyı bildikleri için bizim bu tavrımızı suistimal ediyorlar. “Nasıl olsa taş atmıyorlar,” deyip bize baskı yapıyorlar.

Mahkeme sürecinde yürütmeyi durdurma kararı aldık. Ertesi gün karar kaldırıldı. Aynı hafta içinde yürütmeyi durduran mahkeme, kararı geri çekti. Meğer avukatımızın mahkeme süreci bitene kadar yeniden yürütmeyi durdurma kararı alması gerekiyormuş.

Sendika.Org / 26 Temmuz 2025

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz