Geçtiğimiz günlerde Eski MİT Kontrterör Daire Başkanı Mehmet Eymür‘ün, T24 Ankara Temsilcisi Gökçer Tahincioğlu‘yla yaptığı röportaj yayınlandı. Röportajda çarpıcı açıklamalar yer alıyordu. En dikkat çekici yanı ise işkenceden pişman olmadığını söylediği kısımdı. Hatta bu röportajının üzerine Halk TV canlı yayınına konuk olarak katıldı ve aynı açıklamaları orada da yaptı.
Biz işçi gazetesi olarak T.C.yi tarif ederken, Ekim devrimi sonrası ortaklaşa sömürge olarak kurulmuş ve Ekim devriminin yayılmasını engellemeye çalışan, tampon görevi üstelenen bir devlet olarak tarif ederiz. Devletin örgütleniş tarzı hep iç savaşa göre olmuştur. Cumhuriyetin ilk yıllarında Mustafa Suphi ve yoldaşlarının bizzat Mustafa Kemal’in emri ile Karadeniz’de boğdurulması bunun bir kanıtıdır. 1938 yılında yine Mustafa Kemal’in emri ile Dersim’de gerçekleştirilen katliam bunun kanıtıdır. Deniz, Mahir, İbo gibi birçok devrimcinin katledilmesi bunun kanıtıdır. T.C devleti kurulduğu ilk günden beri içeride devrimcileri boğazlarken dışarıda da sömürgeci efendilerine uşaklık etmekten geri durmamıştır.
Bu nedenle bir devlet görevlisi olan Mehmet Eymür’ün itirafları bizleri şaşırtmıyor. Bizzat o işkenceleri yaşayanlar olarak bunların var olduğunu zaten biliyorduk. İşkence bir devlet politikasıdır. Bizi asıl şaşırtan Eymür’ün bunları itiraf ediyor olmasıdır. Aklımıza ilk gelen soru neden? Eymür bunları neden itiraf ediyor. Bizce bunun iki nedeni olabilir. Bu iki neden birbirine alternatif olmak zorunda değil elbette. İkisi de aynı anda olabilir.
Birinci neden devlet içindeki çetelerin savaşının bir sonucu olması. İşçi gazetesini düzenli takip edenler bilir. Bizler son dönemde T.C devletinin aldığı özel hali saray rejimi olarak tarif ederiz. Yağma, rant ve savaş ekonomisine dayalı olan bu durumun bir sonucu olarak da devlet içindeki çeteleşmeye, hatta devletin çeteleşmesine vurgu yaparız. Eymür hangi çetenin sözcüsü olarak konuştu bilmiyoruz, açıkçası işin o kısmını çokta merak etmiyoruz ama yaptığı açıklamalar, verdiği isimlere bakınca rakip çeteyi anlayabiliyoruz. Yani devlet içindeki çetelerin savaşının bir hamlesi olarak Eymür bu açıklamaları yapmış olabilir kanaatindeyiz.
İkinci neden ise işkencenin meşrulaştırılmasıdır. En baştan söyleyelim işkence bir insanlık suçudur. Bunun hiçbir durumda, hiçbir şekilde kabul edilebilir bir tarafı yoktur. Fakat Mehmet Eymür verdiği röportajda işkence yaptığını kabul etmiştir. Bunu devletine hizmet olarak yaptığını söylemiş ve pişman olmadığının altını çizmiştir. Sonrasında çıktığı canlı yayında da gayet rahat bir şekilde bunu tekrarlamıştır. Yani bunun normal bir şey olduğunu, her devletin bunu yaptığını ve insanlık var olduğu sürece de işkencenin var olacağını iddia etmiştir.
Tekrar olması pahasına söyleyelim, bizler bu işkenceleri ve daha fazlasını işkenceyi bizzat yaşayanlar olarak zaten biliyoruz. İşkencecilerimizi tanıyoruz. Mustafa Suphi, Deniz, Mahir, İbo, Ulaş, Bekir ve Serkan. Ve binlerce yoldaşımıza yapılan işkencelerin hesabını kuracağımız işçi iktidarı ile soracağız. Sosyalizm ile soracağız.