İşçi Emekçi Birliği’nden Asgari Ücret Eylemi

İşçi Emekçi Birliği (İEB), 13 Kasım’da İstanbul Tophane’de bulunan Çalışma ve İş Kurumu İl Müdürlüğü önünde gerçekleştirdiği eylemle asgari ücret için mücadele çağrısı yaptı.

Basın açıklaması öncesinde yapılan konuşmalarda, Dilovası’nda kozmetik fabrikasında yaşanan işçi katliamında yaşamını yitirenler işçiler anılarak, “İşçi katillerinden örgütlü işçi sınıfı hesap soracaktır” denildi. İşçilerin halen birçok yerde sürdürdüğü grev ve direnişler selamlandı.

İşçi Emekçi Birliği’nin Asgari Ücret konulu basın açıklamasının tam metni şöyle:

ASGARÎ DEĞİL İNSANCA YAŞAM İÇİN MÜCADELEYE!

Yeni yıla yaklaşırken, bir kez daha işçi iradesinin olmadığı bir masada asgari ücret belirlenecek.

Ülkedeki çalışan nüfusun en az yarısını doğrudan etkileyecek bu ücreti, sermayenin iktidarının temsilcisi hükümetin çok maaşlı bürokratları ve patron örgütlerinin temsilcileri belirleyecek. Her yıl tekrarlanan bu ‘ortaoyunu’nun masadaki üçüncü ayağı olan Türk-İş, gelen tepkilerden korktuğu için, bu yıl “ben yokum” diyerek kenara çekildi.

Kapsadığı nüfus itibarıyla genel ücret haline geldiği için en büyük toplu sözleşme özelliği de taşıyan asgari ücret, uzun yıllardır ortalama ücret durumunda. Merkez Bankası’nın 2025 yılı verilerine göre, asgari ücretin yüzde 10 fazlası ya da düşüğü bir ücretle çalışanların oranı; sanayide yüzde 50,4, inşaatta yüzde 71,4, hizmet sektöründe ise yüzde 37,9 düzeyinde…

Sendikasız, sigortasız-kayıt dışı çalışmanın oldukça yüksek olduğu ülkemizde, milyonlarca işçi, işte bu asgari ücret ve civarındaki gelirle yaşamını sürdürmeye çalışıyor.

Peki, bu ücret olduğu gibi kalıyor mu?

Kalmıyor. Pazar, market fiyat etiketleri ve daha birçok şey aylık değil günlük değişiyor. 22 bin 104 lira olarak belirlenen 2025 yılı asgari ücreti de yüksek enflasyon karşısında böyle gün gün eridi. DİSK Araştırma Merkezi’nin Ekim ayı enflasyon bültenine göre, asgari ücretteki erime, yılın 10’uncu ayına gelindiğinde enflasyon karşısında 6.322 liraya ulaştı.

Kaldı ki bu hesaplama, pazar, market fiyatları ile uyuşmayan TÜİK verilerine dayandırıldığı için gerçek kayıpları tam olarak yansıtmıyor…

Her durumda tablo sefaletin resmidir… Açlık sınırının 30 bin liraya ulaştığı, yoksulluk sınırının 90 bin liranın üzerine vardığı günümüz koşullarında, 2025 yılı Kasım ayında 15 bin 782 liraya düşmüş bir asgari ücretten bahsediyoruz!

Üstelik ağır vergiler altında yaşamımız daha çekilmez hale getiriliyor. Patronları her türlü vergi muafiyeti, vergi affı, teşviklerle besleyen iktidar, bizi sefalet ücretlerine mahkûm ettiği yetmezmiş gibi düşük vergi dilimi sınırıyla ücretlerimizi gasp ediliyor. Dolaysız, dolaylı vergilerle topladığı trilyonları borçlandığı emperyalist tekellere, finans tefecilerine, faizcilere, savaş harcamalarına, itibardan tasarruf olmaz anlayışıyla hareket eden sermaye iktidarının giderlerine harcıyor.

Şimdi milyonlarca işçi-emekçi umutla, endişeyle gözünü 2026 yılı asgari ücretinin ne kadar olacağına çevirmiş durumda. Çıkacak sonucun yüzleri güldürmeyeceğini her işçi biliyor olsa da…

İşçi iradesinin olmadığı, işçilerin kuşatma altına alamadığı bir masadan asgariyi aşan, insanca yaşanabilir bir rakamın çıkmayacağı ortadadır.

Paranın pula döndüğü, ortalama bir ev kirasının 25-30 bin liralarda olduğu koşullarda asgari ücret 40 bin lira, 50 bin lira olsa geçim derdimiz bitecek mi?

Evet, bazı yaralarımıza merhem olabilir ama bu Asgari Ücret Tespit Komisyonu’ndan olsa olsa payımıza sefalet düşecektir!

Onların yapacakları en yüksek zam oranını OVP ile açıkladılar. Bu da öngörülen enflasyon olarak ilan ettikleri %28,5 dir.  Mehmet Şimşek eliyle yürütülen örtülü IMF programına göre bundan ötesini vermemek için ellerinden geleni artlarına koymayacaklardır. Bu sefalet dayatmasını parçalamak ise bizlerin ellerindedir.

Bir sefalet tablosunu, trajikomik hale gelmiş bir tabloyu dile getiriyoruz…

Yaşamı hergün yeniden üreten milyonlar olarak; işçi emekçiler olarak, sıkıştırıldığımız bu cendereden çıkmak için kendi kaderimizi kendi ellerimize almaya cüret etmemiz gerekiyor.

Evet, ücret, biz işçilerin en yaşamsal konularındandır. Günlük yaşamı, sağlık, eğitim, barınma gibi temel ihtiyaçları, çocuklarımızın geleceğini vb. hep buna göre ayarlarız.

Sadece yarı aç yarı tok yaşamak için çalışmak insani değildir. İnsanca yaşam ücreti, insanca çalışma koşullarını elde etmek için harekete geçmeliyiz. Bunun biricik yolu örgütlenmek; tuttuğunu koparan örgütlü bir güç haline gelmektir.

Tek tek işçiler patronlarla başa çıkamayacağına göre; fabrikalardan, iş yerlerinden başlayan, sektörleri, işçi havzalarını kapsayan işyeri örgütlenmeleri, bunu birleştirip yön verecek bir merkezi örgütlenme acil ihtiyaçtır.

Asgari ücret tartışmalarında söz sahibi olmak istiyorsak, adımıza karar alınmasını istemiyorsak; mücadeleyi ellerimize almalı, örgütlenmeli haklarımız için mücadele etmeliyiz.

Açlığa, yoksulluğa, yokluğa mahkûm değiliz. Patronların sürekli büyüyen zenginliklerinin yaratıcıları biziz!

Kırıntılara mahkûm edilenler yine biziz. Bu ücretli kölelik düzenidir. Bu düzene artık yeter diyelim. Fabrikalarda, havzalarda her yerde komiteler, birlikler kurarak mücadel edelim. Bizlere asgari ücret adı altında dayatılmak istenene sefalete son verelim.

Biz hayatı üreten, yaratan işçi-emekçileriz! Gücümüzün farkına varalım örgütlenelim! Ücretli kölelik düzenine son verelim!

Buradan tüm işçi ve emekçi kardeşlerimizi insanca yaşatmaya yeten ücret için, asgari ücret adı altında dayatılan sefaleti parçalamak için, bizlerden alınan vergilerle oluşan savaş ve saldırganlık bütçesi oluşturulmasına dur demek, eğitim, sağlık başta olmak üzere kamusal alanlara bütçe ayrılmasını sağlamak için üretimden gelen gücümüzü kullanmaya, genel grev genel direnişi örgütlemeye ve örgütlenmeye çağırıyoruz.

Taleplerimiz

* İşçileri temsil etmeyen Asgari Ücret Tespit Komisyonu lağvedilmelidir.

* Asgari ücret devletin patron örgütleriyle belirlediği ücret olmaktan çıkarılmalı, işçilerin kendi örgütleriyle patronlar arasında grevli toplu sözleşme yöntemiyle belirlenmelidir.

* Asgari ücret, işçinin ailesi ile beraber (4 kişilik bir ailenin) ihtiyaçlarının tespiti ile belirlenmeli, yoksulluk sınırının üzerinde olmalıdır.

* Dolaylı vergiler kaldırılmalı, yoksulluk sınırına kadar olan ücretlerden vergi alınmamalıdır.

* İşçinin ümüğüne çöken patronlara servet transfer eden vergi düzenine son verilmeli, patronlara vergi affı kaldırılmalıdır!

* Savaşa ayrılan bütçe, eğitime, sağlığa, barınmaya ayrılmalıdır.

* İşten atmalar yasaklanmalıdır.

* Sendikal örgütlenme ve grev hakkı önündeki tüm engel engeller kaldırılmalıdır.

ASGARÎ DEĞİL İNSANCA YAŞAM İÇİN MÜCADELEYE!

GENEL GREV GENEL DİRENİŞİ ÖRGÜTLEMEYE!