Lezita’da işten atılan kadın işçiler: “Sonuna kadar direneceğiz”

Abalıoğlu Lezita fabrikasında sendikalaştıkları için işten atılan 5 kadın direnişi sürdürüyor. İşçiler, kötü çalışma koşullarının yanı sıra ayrımcılığa karşı da direndiklerini Evrensel’e anlattı.

İzmir Kemalpaşa’da bulunan Abalıoğlu Lezita fabrikasında sendikalaştıkları için işten atılan işçilerin fabrika önündeki direnişleri devam ediyor.

Uzun mesai ve kötü çalışma koşullarına karşı Öz Gıda-İş’e üye olan işçilerden toplam 36’sı işten atılırken, son atılan 16 kişiden 5 kadın işçi, hem çalışırken hem de direnişte kadın olmanın zorluklarına dikkat çekip mücadeleden asla vazgeçmeyeceklerini söylüyor.

5 yıldır fabrikada çalıştığını söyleyen Zuhal Benlice, “Fazla mesai ve mesailerimizde yaşanan kesintiler sonrası sendikalaştık. Beni çıkarmaya çalıştılar o sürede çok fazla baskı olduğu için sendikadan istifa etmek zorunda kaldım ama sonra tekrar sendikaya üye oldum” dedi.

Uzun çalışma saatlerinden dolayı evde çocuğuyla bile ilgilenemediğini dile getiren Benlice, “Evde kimse olmadığı için ben 9 yaşındaki çocuğuma akşam saat 9-10’da yemek vermek zorunda kalıyordum. Bir sürü ödemelerim vardı aniden çıkarıldım, zor durumda kaldım” dedi. Benlice, “Halen bize burada psikolojik baskı yapıyorlar. ‘Sendika buraya giremez, girerse buranın kapısını kapatırız’ diyorlar. Ama biz direneceğiz” diye konuştu.

“Pes etmeyeceğiz, haklarımızı sonuna kadar arayacağız”

4 yıldır çalışan Burçak Gürledik, “Üretim işçisi olarak buraya girdim, daha sonra ofise raportör olarak geçtim. İzinli olduğum dönemde evden çalıştırdılar. Hakkımı arayınca da ‘Biz mi çalış dedik çalışmasaydın’ dediler. Yıllık izinlerimin geri verilmesi için çok uğraştım ama vermediler. Ben de haklarımı almak için sendikaya üye oldum” dedi.

15 gün sonra evleneceği eşi ve kayınbabasıyla birlikte işten atıldığını söyleyen Gürledik, “Beni işten çıkarmakla kalmadı bütün güzel günlerimi de yok etti. Biz buna rağmen pes etmeyeceğiz, haklarımızı sonuna kadar arayacağız. Ne kadar direnirlerse dirensinler sendikadan kaçış yok” diye konuştu.

Gürledik, “Jandarmanın geri çekilmesini istiyoruz. Sürekli Abalıoğlu’nun güvenlik bölgesinde oturuyorlar, bu ne kadar doğru ne kadar tarafsız bilmiyorum” dedi.

“Direnişten vazgeçmeyeceğiz”

7 yıldır çalışan Fadime Çalı da 16-17 saat mesaiye kaldıklarını ancak ücretlerinin düşük olduğunu söyledi. “Hak ettiğim maaşı alamıyorum dediğimde ‘Sen vasıfsız elemansın, yüksek maaş alamazsın’ dediler. Hakkımızı aradığımız için içerdeki arkadaşlarımızı bastırmak amaçlı bizi çıkardılar. Biz işten çıkarıldığımız gün genel müdür iş çıkışı herkesi dışarıda topladı. Bizim halimizi hatırımızı soracağına hepimizi tehdit etti. Burası kime ait diye sordu, bizden Abalıoğlu’nun dememizi bekledi, biz de söylemeyince sinirlenip tehdit etmeye devam etti. Bize resmen hayvan muamelesi yaptı” diyen Çalı, sendika üyesi işçilerin hâlâ baskı gördüğünü ifade etti.

Çalı son olarak, “Eşimden ayrı, bir çocuğumla yaşıyorum. Buna rağmen direnişten vazgeçmiyorum zorluk çeksek de kazanacağız” dedi.

“Bir bardak su içmeye halimiz kalmıyor”

3 yıldır çalışan Yeter Kotan da içerideki baskıları anlattı: “Karşı geldiğinde primini keserim diyorlar. Mesaiye kalmam dediğinde ağır işler veriliyor. Susan, onların dediğini yapan işçi istiyorlar. Prim ve mesailerle 7 bin lira yatması gereken ücretlerimiz ay sonu 5 bin 500 lira yatıyor. Nedenini sorduğumuzda ‘Kesinti olmuştur, işe gelmezlik mi yaptın, amirlerine karşı mı geldin, araştıracağız’ diyerek o parayı sana unutturmaya çalışıyorlar.”

Kotan, “Eve gittiğimizde bir bardak su içmeye haliniz kalmıyor. Aynı evde oturuyorsunuz, çocuklarınızla sohbet edecek haliniz kalmıyor. O derece yoğun çalıştırılıyoruz. İçeride insanların çoğu sakat oldu çalışma koşullarından. Hakkımı ver dediğinde de vermiyor, çıkacaksan çık diyorlar. Çok ağır şartlarda çalışıyoruz, emeğimizin karşılığını aradığımız için kapının önüne konulduk. İçeride üretimi biz yapıyoruz, biz çalışıyoruz biz emek veriyoruz ama en düşük parayı bize veriyorlar. İnsan gibi muamele görmek için sendikaya üye olduk. Bir yola girdik sonuna kadar gideceğiz” diye konuştu.

“Erkek değilsin diyerek prim vermediler”

Şeymanur Subatan da “Ben fabrikanın en ağır bölümünde tek kadın olarak çalışıyorum. En ağır işi yapıyorum. Erkeklere askıcı primi geldi, ben de bundan yararlanmak istediğimi söyleyince bana ‘Sen erkek değilsin, askıcı değilsin sana prim vermeyiz’ şeklinde cevap verdiler” diyerek içeride kadın ve erkek işçiler arasında yaratılan eşitsizliği anlattı.

Şeker hastası olduğunu ve zorunlu olarak mesaiye kaldığını belirten Subatan, “Hastalanıp revire gittiğim zaman reviri arayıp üretime dönmem söyleniyor. Bir sürü fazla mesai yapıyoruz ama hakkımızı alamıyoruz. Erkekler farkı alıyor biz alamıyoruz, erkekler tutanak yemiyor, araba çekmiyor, ağır işi yapmıyor, kadınlar beraber kasa kaldırıyor, kadınlar tutanak yiyor hep. Çok fazla ayrımcılık var. Bu baskılardan çok sıkılmıştık. Hakkımız için sendikaya üye olduk” dedi.

“Dışarıdaki kadınlar tuvaletini de kapattılar”

18 Mayıs günü yaptıkları eylem sırasında tuvaletin, kantinin, su ve yemeğin güvenlik tarafından kendilerine yasaklandığını anlatan Subatan, parça paketteki işçilerin eyleme desteğe gelmemesi için kapılarının kitlendiğini, işçilerin içeride tutulduğunu söyledi.

İçerideki işçilerle iletişimlerinin kesilmesi için tel örgülerin kapatıldığını, fabrikanın dışına büyük hoparlör konularak sürekli yüksek sesle müzik yayını yapıldığını, iç bahçeye turnikelerin eklendiğini aktaran Subatan, “Dışarıdaki kadınlar tuvaletini de kapattılar. Sadece servis şoförleri için erkekler tuvaleti açık ve biz de orayı kullanmak zorunda kalıyoruz. Baskılar hâlâ devam ediyor. Ama içerideki arkadaşlar sakın korkmasın” diye konuştu.

Çalışma ortamının hijyenik olmadığını da dile getiren Subatan, “Sadece McDonald’s denetlemesinde burası tertemiz oluyor. Çünkü en büyük müşterisi onlar. McDonald’s’a karşı kendini çok iyi gösterebilirsin ama buranın gerçek yüzünü görse asla alışveriş yapmaz” dedi.

“Jandarma fabrikanın özel güvenliği gibi”

Jandarmanın tutumuna da tepki gösteren Subatan, “Biz burada vatandaşız, bizi savunmuyor, zengini savunuyor. Lezita’nın kaldırımına çıktık diye bir sürü jandarma geldi. Bizi tehdit etmesinler görevlerini yapsınlar. Zenginin yanında olmak zorunda değiller. Aralarında nasıl bir bağ var bilmiyorum. Jandarma fabrikanın özel güvenliği gibi davranıyor, ben bundan çok rahatsızım” dedi.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz