BİZ BİZE YETERİZ!
Korkmayın arkasından IBAN gelmeyecek. Biz, yani işçiler. Yeteriz birbirimize demek istiyoruz.
Nasreddin Hoca damdan düştüğünde, etrafına toplanıp ta her kafadan bir ses çıkaran komşulara ‘ bana damdan düşen birini getirin’ demiş. Halimden anlarsa o anlar manasında. İşçilerde böyledir işte. Sabahtan akşama canı çıkana kadar çalışıp, yarı aç yarı tok yaşayan insanlar, aşağılanan, yok sayılan itiraz ettiğinde bir sesi olduğuna şaşılan bir sınıfın halinden anlasa anlasa sınıf kardeşi anlar.
Oysaki hayatı her gün yeniden üreten, durduğunda dünyayı durduracak bir sınıf.
İşçi sınıfı hareketi en sessiz denilen anlarda bile kendi yolunda akar. Bazen yerin altında ince bir su gibi, bazen de çağıl çağıl kaynayan bir kaynak gibi.
Kapitalizm, işçi sınıfını kolektif bir sınıf olarak ortaya çıkardı. Zira kapitalist üretim tarzı, kolektif üretimi gerektiriyordu. Bugün gelinen aşamada, bu kolektif üretim, dünya işçi sınıfını ‘küresel’ bir sınıf haline getiriyor. Bir ürün ortaya çıkana kadar birçok sektörden işçinin emeği bir araya gelir. Örneğin bir gömleğin düğmelerini diken işçiden o gömleğin reklamında oynayan mankene, pamuğu toplayan işçiden, muhasebeciye, birçok emekçinin emeği olmadan ortaya bir ürün çıkmaz. İş bittiğinde üretim sürecinin hiçbir yerinde olmayan patron, ‘ ben gömlek üretiyorum’ diye gerine gerine dolanır ortalıkta.
İşçinin kolektif yapısı nasıl ki onları bir araya gelmeye zorluyorsa, patronlar, devlet, onları bölmek ister. Normal şartlarda bir işçinin rengi olan şeyler, etnik köken, inanç, cinsel tercih vb. bölmenin, birbirine düşman etmenin aracı hâline getirilir. İşte örgütlenme, bu bu bölünmeye engel olacak, son verecek şeydir ve bu yüzden görüldüğü yerde yok edilmelidir.
Son günlerde, yurdun dört bir yanında işçiler, hayat pahalılığına karşı ücretlerinin iyileştirilmesi için direniş yapıyor. Kolektifin gücü şalter inince, çarklar durunca ortaya çıkıyor. Belki de çalışırken iş yerinin yarattığı rekabet ortamında birbiriyle yarışan işçiler, ortak amaçları için mücadeleye atılıyor, kardeş olduklarını, ‘ aynı damdan düştüklerini’ anlıyorlar.
Kolektifin doğası, dayanışmayı gerektirir. Ezilenlerin inceliği olarak dayanışma, sınıf kavgasının vazgeçilmez bir parçasıdır. Hiçbir burjuva parti işçi sınıfının adını bile ağzına almaz. Onların gözünde biz seçimlerde oy veren seçmenden başka bir şey değiliz. İktidara geldiklerinde yolunacak kaz oluruz. Dayanışma desen hiç sözünü etmezler. Onlar yardımların artırılmasından bahsederler. Yardıma muhtaç birileri olmalı ki biat etsin, şükür etsin. Bu günler dayanışmanın yükseltilmesi gereken günler. Özellikle işçi sınıfının direnişleri ile dayanışma birinci dereceden. Bir yerde işçiler mücadele ediyor ve kazanıyor ise bütün işçiler kazanmış demektir. Tersi de aynen geçerlidir. Öyleyse direnişlerin kazanması için dayanışmayı büyütmeye. Biz bize yeteriz.