*Farplas işçisi Süleyman SAKİN ile 12.02.2022 tarihinde yaptığımız röportaj.

Öncelikle bize biraz kendinden bahsedebilir misin ?
27 yaşındayım, ismim Süleyman SAKİN. 4 yıldır Farplas’ta çalışıyorum. Karabüklüyüm. Gebze de oturuyorum.
İşten atılmadan önce fabrika da hangi bölümde çalışıyordunuz? Ne üretiyordunuz? Koşullar nasıldı içeride?
Enjeksiyon operatörüydüm ben. Koşullar biraz zordu. İster istemez bazı işler kolaydı bazı işler bayağı zordu. Baskı vardı içeride, psikolojik olarak. 7/24 başınızda bekliyorlardı. Herhangi bir insanoğlu da hata yapar ister istemez. Hatanın üzerine bizleri tazminatsız çıkarmaya çalışıyorlardı. Bunu defalarca yapmışlar. İçeride bayağı bir yoğun baskı var.
Sendika yoktu herhalde değil mi?
Sendika yok. Sendika üzerinden zaten hani şöyle söyleyeyim: Sendikaya başvurduğumuzda daha önce -böyle hani ben ilk girdiğimde- sendika ayaklanması vardı. O zaman bile 400 arkadaşımızı çıkardılar haksız yere. Sendika yüzünden. Arkadaşlarımız hakkını aldı o ayrı mesele ama, buna karşı koymak. Böyle bir şey olmaz yani.
Siz 4 yıl önce başladınız, üniversite mezunusunuz sanırım…
Aynen 2 yıllık üniversite mezunuyum.
23 gündür bugün direniş sürüyor. Ondan önce bir talepler süreci vardı. Süreç nasıl gerçekleşti ondan bahsedebilir misin bize?
Ben size şöyle açıklayayım. Ben 4 senedir buradayım. Hep asgari ücretimi brütten aldım. Bu sene asgari ücretim sadece 5004 olup bana yapılan zam -komik gibi geliyor bana açık açık söylüyorum- 5006 lira. 2 lira zam yapmışlar. Ben 4 senedir buradayım. Hani ister istemez insan kendine gülüyor, soruyor. Durdum bir kere kendime bir baktım. Dedim ‘’nereye kadar böyle susacaksın ne kadar süre bu şekilde çalışacaksın? ‘’ Arkadaşlarımızın sesi olmak için arkadaşlarımda benimle birlikte yürüdü. Arkadaşlarımızın -sadece Farplas olarak değil – dışarıdaki arkadaşlarımızın da sesi olmaya başladık. Buraya İstanbul’dan olsun Eskişehir’den olsun İzmir’den olsun Edirne’den olsun çoğu arkadaşımız bize desteğe geliyor. Hakkımızı arayacağız.
Dayanışma yayılarakta gidiyor devam ediyor…
Bayağı yayılarak örgütlenerek gidiyor. Birbirlerine kardeş gözüyle bakarak. Bizim tek bir zaafımız var şu ana kadar tek bir ortak noktamız var: Herkesin hakkı var ve herkes bir işçi. İşçi kardeşleriz biz. Ve bu noktada herkes buluştu.
Peki sendikalaştığınız ve daha insani koşullarda çalışmak istediğiniz için işten atılmış oldunuz. Fabrikayı da işgal etmiş oldunuz aslında 1 gün ….
İşgal demeyelim hani ben kendim öyle demek istemiyorum. Hepimiz insanız. Devletin memurları olsun farklı anlar. Hakkımızı aramaya gittik. Yöneticilerin birinin gelip bize bir açıklama yapması gerekiyor. Çünkü kovulmuşuz. Vardiyalarda ismimiz yazmıyor. Herhangi bir izne çıkarıldığımız da yazmıyor. Tebligat kağıdı yok. Herhangi bir imzamız da yoktu. Gelin bize açıklama yapın dedik. Neden bu şekilde bize gelmeyin diyorsunuz. Sadece gelmeyin diyorsunuz. Herhangi bir şey de talep etmiyorsunuz. Herhangi bir şeyde söylemiyorsunuz. Ne izin ne yıllık izin ya da ücretsiz. Herhangi bir şey söylemediler. Bizde Farplas’ın önüne gelip neden böyle bir şey yaptıklarını sorduk. Bir açıklama yapılmadı. Biz de ister istemez hakkımızı savunduk. Normalde o gün zaten gece vardiyasındaydık. İçeri girdik sadece oturduk.
Beklediniz aslında, direnişe geçtiniz. Aslında hakkınızı aradınız bir açıklama beklediniz. Peki o gün yaşananlar size ne hissettirdi? Polisin tutumu ne hissettirdi? Böyle bir şey bekliyor muydun? Dışarıda bekleyenler, size destek olanlar… O görüntü o tablo sana ne hissettirdi?
Ben yukarıdaydım o gün, açık açık söyleyeyim. Saat 11.30 da burayı işgal altına aldık. Direnişe geçtik. Yukarı çıktık. Her şey normaldi. Zarar vermiyoruz. Çünkü zarar veremeyiz. Burası bizim de ekmek teknemiz, ekmek kazancımız. Oturuyorduk öylece. Herhangi birinin gelip açıklama yapmasını bekliyorduk. Saat 6’ya kadar her şey gayet normaldi. Hiçbir şekilde ne cana ne mala ne herhangi bir şeye zarar verilmedi. Saat 6.30 gibi polis, devlet kuvvetleri gelip bize uyarı yaptılar. Bizlere ‘’çıkın buradan’’ dediler. Biz de dedik ki: ‘’Herhangi bir müdürümüz, patronumuz gelsin bize sebepli bir açıklama yapsın biz yine çıkalım buradan, kötü bir şey yapmıyoruz.’’ Ondan sonra Ömer BURHANOĞLU geldi bize tek kelime söyledi: ‘’Arkadaşlar çıkın buradan.’’ Bizim aramızdan sözcümüz çıktı dedi ki: ‘’Bize bir açıklama yapın biz de çıkalım.’’ Adamın bize yaptığı tek açıklama şu: ‘’Bu saatten sonra polisle meşgulsünüz.’’ İster istemez biz de şaşırdık. Herhangi bir açıklama yapmıyorsun, polisle karşı karşıyasınız diye söylüyorsun. Sen sonuçta bir patronsun. Gelip 150 kişiyi çıkarıyorsun, nedenini bile söylemiyorsun. Neye dayanarak? Şu an bizi çıkarmışlar. Bana 2-3 gün önce tebligat geldi. Bakıyorum yazılan ‘hırsızlık’. Bana bunu kanıtlasın. Ben 4 senedir buradayım, bir şey çalmamışım. Bunu mu kanıtlayacak bana? Kanıtlayamaz. Ve o işgal günü, saat 6.30-7’ye doğru polisler bize karşı durmaya çalıştılar. İçeri girdiler. İçeride hamile arkadaşlarımız, yaşlı arkadaşlarımız ve genç bayan arkadaşlarımız vardı. Bizler erkek olarak kendimizi öne attık onlar daha geride durabilsin diye. Ondan sonra polis kuvvetleri güçlerini biraz daha arttırarak şiddetli bir şekilde içeri girdiler. Çoğu arkadaşımızın burnu kırıldı. Benim ayağımı kırdılar ayağımda platin olduğu halde. ‘’Benim ayağımda platin var, direnmiyorum, aşağı ineceğim.’’ dememe rağmen bana küfür ettiler, hakaret ettiler. Ben de ister istemez karşı durdum: ‘’Sen kimsin bana küfür edemezsin’’ şeklinde. O sırada geldi ayağıma tekme attı. Benim ayağım zaten platinli. Vurma dediğim halde vurdu. Sabah kırık olduğunu öğrendim. Darp raporu aldık falan. Sonra karakola geldik. Karakoldan sonra çıktık. Hiçbir şekilde bırakmıyorlar ama bizi. Fabrikaya gelmeye çalışıyoruz izin vermiyorlar. Hani biz burada kötü bir şey yapmıyoruz. Fabrikanın önü sanki devlet yeri gibi korunuyor. 7/24 silahlı polisler, tomalar, itfaiyeler, ambulanslar. Burada biz hiçbir şey yapmıyoruz. İçeride bize PKK’lı diyorlar. Hakkını arayan PKK’lıysa ben PKK’lıyım.
Peki dışarıdaki toplamı gördüğünüzde, size destek olmaya gelenleri gördüğünüzde neler düşündünüz, hissettiniz?
Aşağı yukarı 700-800 kişilik bir toplam dışarıda vardı. Ben bununla gurur duydum ya. Hakkını arayanların sesi çıktığı zaman ya da biz sesimizi çıkardığımız zaman arkamızdan bu kadar insanın gelmesi… Ben harbi çok gurur duydum. Bir daha alsınlar bir daha ayağım kırılsın. Feda olsun.
Biliyorsunuz ülkemizde işçiler örgütsüz, sendikasız bu nedenle sömürüye çok daha fazla maruz kalıyorlar. Siz de şimdi sendikalısınız. Örgütlü olmak, sendikalı olmak nasıl bir durum? Bunun hakkında işçilere, emekçilere ne demek istersiniz?
Örgütlü olunca yeni yeni kardeşler tanıyorsun. Yeni yeni arkadaşlar, yeni yeni insanlar tanıyorsun. Onu geçtim birlik oluyorsun aile oluyorsun. Mesela çoğu arkadaşımızı -Eskişehir’den İstanbul’dan İzmir’den Edirne’den gelen arkadaşlarımızı- tanımamamıza rağmen aile, can ciğer gibiyiz. Çünkü tek bir hakkımız var. Örgütlenmek bunun gibi şeylere yarıyor. Sendikalı olmak hakkını savunmanın garanti olması demektir. Mesela size şöyle bir örnek vereyim, Farplas’tan örnek vereyim: Bu zamana kadar hep asgari ücretti. Sendikayı sadece duydukları anda bile hemen maaşlara iyileştirme yapmaya çalıştılar. Bunu bir kere yaparlar ama. Adamlar seneye ‘şöyle sıkıntılarım var, ödeyemem’ der, çekilir kenara. Ama sendika olduğu zaman öyle bir şey diyemez. Enflasyonun altında vermesi zammı imkansız oluyor. Hakkının garantisi var yani. Emeğine karşılık alacağının garantisi var. Çünkü sendika kötü bir şey değil. Her şeyin garantili olduğuna dair yazılı -sözlü değil- belgeler oluyor, bunu bize ifade ediyor ve hakkını savunabiliyorsun. Arkamızda duruyor sendika yani.
Dolayısıyla bütün işçilerin örgütlü mücadele yürütmesi sendikalı olması önemli bir yerde duruyor…
Şöyle bir şey diyeyim. Bu zamana kadar sendikalaşmayan arkadaşlarımıza ben buradan sesleniyorum. Kulaklarını açsınlar gözlerini açsınlar ki sendikalı olsunlar. Haklarını arasınlar. Emin olun sendikanın iyisi de var kötüsü de ama her zaman bir sendika olsun ki hak olsun hukuk olsun adalet olsun. Sendika cidden – bazı sendikaların ismini vermek istemiyorum, işverenden yana olsalar da, işçilerden yana olmasalar da – az da olsa hakkını alıyor sonuçta. Sendikasız bir yerde çalışmaktansa sendikalı bir yerde çalışmayı çok tavsiye ederim.
Ülke de birçok yerde biliyorsunuz ki direniş var. Migros depo işçileri, yemek sepeti işçileri, tekstil işçileri taleplerle direnişteler. Yanlış değilse bugün bir haber okudum, 56 işyerinde direniş olduğunu yazıyordu. Herkes varolan duruma karşı tepkisini dile getiriyor. Hakkını arıyor. Ve aslında yükselen bir genel grev genel direniş talebi meydanlarda işitilebiliyor. Sizce bugün bir genel grev genel direniş örgütlenmesi mümkün müdür, uygun mudur ?
Bence uygundur. Şöyle bir şey söyleyeyim size -mesela Farplas olsun yemek sepeti olsun Migros olsun – mesela bunlar toplu bir şekilde – oradaki sözcüler veya oradaki başkanlar görüşüp – mesela 3 gün Farplas’ta 2 3 gün yemek sepetinde direniş yaparsın. Çünkü biz az önce dedik ki örgütlenme aile olmaktır, can olmaktır. Böyle şeyler örgütlenmeli o yüzden. Farplas işçileri olarak onların da arkasındayız. Onların da bizlerin arkasında olduklarına inanıyoruz. Böyle şeyler zamanla olacak zaten. Diğer direnişler ses verdikçe biz de ses veriyoruz. Onlar karşılık verdikçe biz de karşılık veriyoruz. Çünkü biz bir aileyiz.
Bütün olarak kazanabilmemiz için tüm üretim çarkının durdurulması bir mesele oluyor…
Evet, evet. Zaten hani TOSB’ta yüzlerce fabrika var. Yemek sepeti işçileri, Migros işçileri, Çorap işçileri birlikte burayı işgale alsak var ya dünya durur. Biz işçiler olmasak dünya biter. Biz yoksak onlar da yok. Biz onlara hizmet ediyorsak onlar da bunun karşılığını vermek zorundalar, zorunda da kalacaklar. Devlet mi? Halk olmadan devlet olmaz. Biz yoksak onlar da yok.
Teşekkür ederim, son olarak bir şey eklemek ister misiniz ?
Herkes hakkını arasın. Teşekkür ederim.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz