Mayasında hakların inkârı ve imhası olan Türkiye Cumhuriyeti devleti, geçmişte uyguladığı politikaları bugün Saray Rejimi eliyle misliyle üretmeye, uygulamaya devam ediyor.
Tarihin her döneminde devletin katliam odağında yer alan Aleviler, en büyük acılarından birini de 2 Temmuz 1993 yılında Sivas Madımak Oteli’nde yükselen alevlerle yaşamıştır. Düzenlenecek Pir Sultan Abdal Şenlikleri’ne katılmak üzere Sivas’ta bulunan aydınlar, yazarlar, şairler bir devlet organizasyonu ile herkesin gözleri önünde yakılarak katledilmiştir.
35 canımızı aramızdan alan bu vahşi katliamın ardından dönemin Başbakanı Tansu Çiller, “Çok şükür, otel dışındaki halkımız bir zarar görmemiştir” dedi… Dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel başka bir ifade ile katliamı sahiplendi: “Olay münferittir. Ağır tahrik vardır. Bu tahrik sonucu halk galeyana gelmiştir… Karşılıklı gruplar arasında çatışma yoktur. Bir otelin yakılmasından dolayı can kaybı vardır” dedi.
Devlet için yok sayılan, hakarete uğrayan, katledilen Aleviler idi; suçlu taraf da yine Aleviler oldu. Aradan geçen onlarca yılda katliamla ilgili olarak hakkında dava açılan 124 kişinin sayısı, 2012 yılında zaman aşımıyla 33’e düştü. Katliamın kilit ismi olan, dönemin Refah Partili Sivas belediye meclisi üyesi Cafer Erçakmak, Interpol tarafından aranmasına rağmen, yıllardır Sivas’ta yaşadığı 2011’de ölünce ortaya çıktı. Katilleri savunan avukatların bir kısmı AKP’den milletvekili olarak Meclis’e girdi. Bugün kendilerini ‘Millet İttifakı’ olarak tanımlayan CHP öncülüğündeki ‘Altılı Masa’da yer alan aktörlerden biri, katilleri “Gazanız mübarek olsun” diyerek ileri iten dönemin Sivas Belediye Başkanı Temel Karamollaoğlu’dur.
Tarih bilincinden yoksunluk körleştirir. Her seferinde kurtarıcı diye kendi katillerinin kucağına düşenin katliam odağından kurtulması mümkün değildir. Çok açık ki katillerden adalet beklemek beyhudedir. Adalet ancak halkların elleriyle gelebilir; er ya da geç öyle olacaktır.
İşledikleri savaş suçlarıyla, yolsuzluklarla, yalanlarla bölgemizi kan gölüne çevirenler, Alevilerin varlığını sadece kendi çizisindeyse kabul ediyor. Alevileri öz kimliğinden, kültüründen uzaklaştırmak isteyenler, karşımıza ‘Alevi iftarları’, Yavuz Sultan Selim Köprüleri, sahte dedeleri hacca götürme teklifi ile çıkıyorlar.
Varlığımızın, irademizin, kültürümüzün yok sayılmasına karşı örgütlenmeliyiz. Katledilen çocuklarımız, insanlarımız için; tutuklu milletvekilleri, gazeteciler, akademisyenler için; katledilen, tacize, tecavüze uğrayan bütün kadınlar için; rant uğruna toprakları ellerinden alınan, ormanları yakılan, yaşam alanları talan edilen insanlarımız için; bu coğrafyanın halkları olarak yan yana gelerek örgütlü mücadeleyi yükseltmekten başka çıkar yol yoktur.
İnsanlığın kurtuluşu devrimde, sosyalizmdedir!
Katilleri asla unutmayacağız, asla affetmeyeceğiz!